SENBENO (18)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Halimiz ahvalimiz şöyle:
Bir silahlı suç örgütü var. O suç örgütü hakkında daha önceki dosyalar kapatılmış. Dosyaları kapatan savcıların amiri olan Ankara’daki başsavcı, o suç örgütünden villa ve araba almakla suçlanmış. O başsavcı bunu yalanlamış, ilgili haberleri sildirmiş ama o suç örgütü lideriyle görüştüğünü kabul etmiş. Yıllar sonra o suç örgütünü yargılayan aynı Ankara Adliyesi’nin başka yargı mensupları, dava dosyasına MASAK (=Karaparanın aklanmasını önlemek için kurulmuş; Mali Suçları Araştırma Kurulu) raporu koymuş. MASAK raporunda, bir kamu bankasının o suç örgütüne yarım milyar lira kredi verdiği yazıyormuş. Suç örgütü liderinin kapatılan suç dosyaları da o raporda yer bulmuş. Devletin kendi raporunu kaynak göstererek yazan o habere de yayın yasağı gelmiş. O yasak kararında, silahlı suç örgütüne halkın cebinden para verilmesini belgeleyen haberin, o bankanın “kişilik haklarını ihlal ettiği” söylenmiş. Bunu söyleyen hâkim İstanbul’da görev yapıyormuş. O İstanbul’un önceki başsavcısı ise o hâkimin istenilen yasak kararlarını vermesi için baskı gördüğünü bir süre önce ihbar etmiş. Baskıyı yapan da İstanbul’un Adalet Komisyonu başkanı imiş. O ihbarı alıp, savcıları ve hâkimleri soruşturacak olan kişilerin de İzmir’deki Adalet Komisyonu başkanının silah cephaneliğinin önünde fotoğrafları çıkmış. Kafanız mı karıştı? Karışsın. Öyle ya, eksiği çok ama yalanı yok. … Yani, bundan beş yıl önce, Ayhan Bora Kaplan ile yapılan bir “suç örgütü” ihbarından bahsediyorum. Sonuç ne mi oluyor? Savcılığın takipsizlik kararından özetliyorum: “Tüm iddialar ve kişilerle ilgili olarak evrak içerlerinde somut bilgi olmamasına rağmen yapılan istihbari ve sokak çalışmalarında halihazırda herhangi bir somut veri bulunmadı.” Ve: “Şüpheliler açısından iddia olunan suçlarla ilgili olarak soruşturma yürütülmüş, ihbar edenin 2006 yılından beri ceza infaz kurumunda bulunup, herhangi bir bilgi vermeksizin atılı suçları işlediğini belirterek ihbar ettiği kişiler ile ilgili soyut anlatım dışında hali hazırda atılı suçların işlendiğine ilişkin kamu davasının ikamesini gerektirir nitelikte delil bulunmadığı anlaşıldı.” Sözün özü: Ayhan Bora Kaplan’ın birinci şüpheli olduğu dosya 4 Kasım 2019’da kapatılıyor. Peki, o dönemde bu soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı koltuğunda kim oturuyor? Şimdi Ayhan Bora Kaplan’la ilişkisi olmakla suçlanan Yüksel Kocaman! Sahi... Polisin ve savcının beş yıl önce bulamadığı suçlar bugün nasıl bulunabiliyor da MASAK raporuna girebiliyor? Siz yoksa suç örgütünün sadece silahı mı var sanıyorsunuz.“ Sayın YAZARB Barış Pehlivan’ın 7 Haziran Cuma günü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde İŞTE O DOSYA BÖYLE KAPATILDI adlı yazısının baş ve sonundan alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Nasıl olduğumu sorma bana,
halim çok harap durumum ise berbat-mı-berbat, uyutuluyorum yurdumda türlü yalanlarla, hiç birşey yapamıyorum, kan kusuyorum! “Sen nasılsın?”ı bile sormaya varmıyor dilim sana, çünki biliyorum halinden hissediyorum seni; sen “Baha dok!”sun benden, küfür gibi. Ameliyat masasındamıyız, ha-çıktı, ha-çıkacak canımız, niçin dermanımız yok kımıldamaya, canlı-canlı narkoz mu yedik, yoksa dip-diri dikildik? Yazabildiğime ve de sen okuyabildiğine göre, demek ki canlıyız, ama biz niçin böyle Kerizistan’lıyız? “Ha!” desem oynayacak gibi taşlar, “Haydi!” desem yıkılmaya başlayacaklar, “Haydin gelin!” desem sanki duyacak kaderdaşlarım beni. Kendimden bıktım-bıkalı kafamdaki 7 delik tıkalı; Aptalca hepsini yalnızca hissedebiliyorum. acaba “Bir gün belki!” yi mi bekliyorum. |