H Ü Z Ü N
HÜZÜN
İçim daralıyor Allahım, Haddini aşanları, düz yolda şaşanları, ateşe koşanları Görünce içim daralıyor, Bu zamana ait olmadığımı Düşünüyorum bazen, Bu dünyaya ait olmadığımı, Bu şehre, bu ortama, Kulak kanatan, bunca çığlıkların duyulmadığı, Göz yaşartan bu kirliliğin görülmediği, Sevmek için, sevilmek için Geldiğimiz bu kirli dünyada, Hiçkimsenin gerçek mânâda, Sevmediğini, sevilmediğini görmek, Âmâ bir insanın Görememesinden daha fazla Canımı yakıyor, Ruhum daralıyor, kaskatı kesiliyorum bazen, Madde’ye, element’e, taş’a dönüşüyorum hatta, Biz neyiz diye sorduğum oluyor kendime, Niye geldik dünya’ya, Amacımız ne, Biz insanmıyız, İnsan bizmiyiz, Biz kimiz, Neden bu savaşlar, bu öfkeler, Bu kıskançlıklar, bu hırs neden, Neden bu doyumsuzluk, Bu aç gözlülük neden, Güzel olan şeyler neden Parçalanıyor bir bir, Güven neden yok ediliyor, Bir yaratan varken bizi, Şeytana hizmet neden, Aklım almıyor. Henüz kirletilmemiş güzellikler’de var aslında, Bir çocuğun gülüşü, Üzerinde çiğ damlası olan bir gül, Bir çiçek, Rengarenk bir kelebek, Meleklerin güldürdüğü bir bebek mesela, Güzel olsa’da Çok kısa sürüyor bütün bunlar, Doyurmuyor ruhumuzu Ömür boyu tattıklarımız, Yine aç kalıyoruz, Aşka, Sevgiye, Şevkate, Merhamete, İnsanlığa doyamıyoruz, Bu ömür çokmu geliyor bize diye geçiyor aklımdan bazen, Oysa bir kelebeğin ömrü Nasıl’da güzel, Çiçekler içinde Gül’de, gonca’da, kır’da bayır’da, Az ve öz, musmutlu. Yaşamak için geldiğimiz Bu gezegende, Biz yaşamıyoruz Yaşayamıyoruz, Sadece yaşam mücadelesi veriyoruz, Tıpkı bir ceylan’ın, Arslan’ın pençelerinden kurtulmaya çalışması gibi, O kısacık kovalamaca işte Bizim yaşam dediğimiz, Oysa yeryüzü, ceylana’da yetiyor arslana’da, Ceylanı’da doyuruyor tabiat, Arslanı’da, İyiki ölüm var diyorum bazen, Yaşayan bir canlı sevinir’mi ölüm’e Ölümsüz olsak, Her günümüz bir azap, Cehennem neyimize, Öyle bir yaşam’ki işte İyiki, ölümsüz değiliz bence. FEVZİ EMİR YILMAZ |