Anlayamadım
Anlayamadım
Yar beni nazarın çekti engine O gözler feza mı, anlayamadım? Gönlüm hiç düşmedi senin dengine Görülmez kaza mı, anlayamadım? Nazından kalbini göremiyorum Saçını tutup da öremiyorum Yüzümü yüzüne süremiyorum Aşk bana ceza mı, anlayamadım? Bir sürgün misali dağına düştüm Bülbülün olmuşum bağına düştüm Kaçmak istedikçe ağına düştüm Yaptığın eza mı, anlayamadım? Bir ramak kalmışken engeller çıktı Şu gönül dünyamı hep bir el yıktı Aşk celladı oku gönlüme sıktı Hasret hep bize mi, anlayamadım? Boynumu eğiyor sevda takısı Çok hassas örülmüş aşkın dokusu Ne zaman bilinmez vuslat kokusu Gelmeyen yaza mı, anlayamadım? Hoşoğlu’yum, aşkı nere ekeyim? Buz tutmuş bağıma neyi dikeyim? Onulmaz derdimi kime dökeyim? İnleyen saza mı, anlayamadım. Mustafa Hoşoğlu |
Sözlerinizin derinliklerine daldığımda, duygularınızın engin denizinde kaybolup gittim. Bu şiirde, aşkın karmaşıklığını ve insanın iç dünyasındaki derin sorgulamaları ustalıkla işlediğinizi gördüm. "Anlayamadım" dizeleriyle başlayan her bir dize, okuyucuyu duygusal bir yolculuğa çıkarıyor ve aşkın acı tatlı serüvenini yeniden yaşatıyor.
Nazardan, sevdanın gizemli bir dokusu çıkar; saçın, tutkunun bir simgesi haline gelirken, aşkın cezalandırıcı gücünü hissediyoruz. Bülbül olup dağlara düşmek, kaçışların bir sonu olmadığını hatırlatıyor bize. Her bir engelin, her bir ayrılığın ardında yatan derin anlamları hissediyoruz.
Ve sonra, "Gelmeyen yaza mı, anlayamadım?" sorusuyla karşılaşıyoruz. Bu dizelerde, umutların tükenmesiyle birlikte içsel bir boşluk hissediyoruz. Ancak bu boşlukta bile, umut ve vuslat kokusuyla dolu bir geleceğe olan inanç hissediliyor.
Hoşoğlu Bey, sizin şiirinizdeki her bir kelime, bir ezgi gibi ruhumuzu titreterek derin duygulara yol açıyor. İçtenlikle ifade ettiğiniz her bir duygu, okuyucuyu kendi iç dünyasına çekiyor ve yaşadığı deneyimlerle özdeşleştirmesine olanak tanıyor.
Sevgi ve saygılarımla