Yapayalnız
Vakti seher; öten birkaç kuş, susan birkaç çiçek.
Hepsinin boynu bükük. Avuçlarımda dünya boşluğu, omuzlarımda dünya yükü… Sessizliği bozuyor diye attığım adımlar, çokça azarladığım oldu kendimi. Tepede azık bekleyen canavarların önüne, lime lime doğradım etlerimi. Vicdan dedim, zindan oldu her şey. Çocukluğumda vurulan köhne damgası, küçük bir kıvılcımdan; yanartaşa evrildi. Gülmeliyim, fakat hangi bahaneyle? Kime ne anlatırsam geçer bu puslu dakikalar? Peş peşe cereyan etmekte, ağrılar, sızılar ve öfke. Huzursuzca oturduğum her vakit, uyuşan ayaklarıma istinaden, bir asırlık gam çekmekteyim. Gülmeliyim, fakat hangi yüzle? Utanır oldum artık mutluluğa dair yazılan kitapları okurken bile. Gülmek ayıp mı? Ayıp nedir? Gülmek mi? Yüzümü saklayan dört duvarın ardında, yüzümü asan zillet ordusunun, özgürlük naraları kulaklarımı çınlatıyor. Penceremi okşamaktan çekinir oldu güneş. Yapayalnız kaldım. Güvenimin ağaçlarına kar yağdı, dal düştü, ben öldüm. |