SÛRET'İ HÂLHerkese ve herşeye üzülüp kahrolmuşum, Bu hengâme içinde ben, beni unutmuşum, Huzuru aradığım engebeli bir yolda; Kendimi bir uçurum, kenarında bulmuşum... Her geçen gün ömrümden düşerken yapraklarım, Hışırtı seslerini duymamış kulaklarım, Bastığım topraklardan kayarken ayaklarım; Çatırdayan bir dala sımsıkı tutunmuşum... Aynalar gerçekleri gizleyip durmuş benden, Hayat bir nakaratı tekrarlamış her dilden, Hakikât âleminde, geçip yedi düvelden; Ben, gerçek zannettiğim bir düşte kaybolmuşum... Karşımda riyâ ile gülümseyen yüzlerde, Sevgiyi aramışım vefâ bilmez gözlerde Batmadan yürümüşüm dalgalı denizlerde; Gözbebeğimden düşen damlada boğulmuşum... Dünya ağır bir yüktür, yorgundur taşıyanlar, Ezildiğini bilmez üstünde yaşayanlar, Huzur bulmaz dünyada mâveraya koşanlar; Topraktan yaratılmış, hüzünle yoğrulmuşum.... Her gecenin sonunda şafağa çeyrek kala, Mevlâ Rahmet yağdırır seherde kalkan kula, Kâinatta her zerre yönelirken Allah’a; Dağıtılan rızıktan, bir ben mahrum olmuşum... Ey benim yüce Rabbim! Beni yoktan var eden, Yarattığı herşeyi birbirine yâr eden, Sevdiğini kollayan, düşmanını kâhr’eden, Râhmetini umarak divânına durmuşum Kaybettiğim kendimi, yine sende bulmuşum... Yolculuk var, azığım yok, bomboşum. Nûriye Akyol 26/Mayıs/2021 Görsel alıntıdır. |
Denizli'den kalbî muhabbetlerimle selâmlıyorum.