kendini vuran
insan endişeden yaratılmıştır demişti,
yüzümün ekranına yanaşan bir kara sinek, firavun değildim oysa, soluk soluğa kalan, yokuş aşağı bırakılan bir araç gibi, ne yokuşa aşinaydım, ne asfalta. bomboş bir boşluk gibiydi, sevdiğini betona emanet eden adam, karıncaların yalın ayak yürüdüklerini duyar gibi, yardım etmeye çalıştıkça, yıkılırdı topraktan evleri. işte, tam da buydu bileklerimi kesmeme sebep, vişne çürüğü akarken dudaklarımdan, kalmadı heves ve nefes, uzat ellerini; taş, kağıt, makas ve kalbi kes. işaret parmağını yitiren bir zamir gibiyim, odalara girmeye cesareti olmayan kapı, elimde bir tabanca ve bir boş kovan kaldı, barutu gözlerime yakan bu hayat, korkma, aceleci olma, düşmem içimdeki attan, ve sonuna geldim içimdeki göçün, hadi hava ısındı çık yatağından, çık artık akrep, çık yelkovan. kendini vuran bir silah, bir tufan, yaşamak doğum ve sancıdan.. |
Şair ve yazar olgunlaştıkça böyle yazdıklarına doyum olmuyor
Mükemmeldi