Bugün Bize KıyametŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hafta sonu gitmiş olduğumuz Hassa ilçesinden geç vakitlerde, İskenderun’daki evimize, 6 şubat 2023 tarihinde Pazartesi günü geç vakitlerde saat 00:1 sıralarında dönmüştük. Hava yağışlı ve alışılmadık şekilde soğuk bir gündü. Pazartesi günü işe başlama hazırlığı yapıp, biraz da geç yatmıştım. Daha yeni yeni uyumaya başlarken sallandığımızı hissettim. Önce hafif bir sallantı oldu. Daha sonra hızlanmaya başladı. Şakır şakır sesler geliyor, evin bazı yerleri düşüyor, eşim ve çocuklar da bu arada uyanmıştı. Şaşkınlık içinde ne yapacağımız bilemez bir halde, artık çaresiz bir şekilde ölümü bekliyorduk. 10 katlı bina. Biz 6. katta oturuyoruz. Allah korusun çökse, kurtulma şansımız hemen hemen hiç yok gibi. Neyse sallantı bitti. Üzerimize alabildiğimiz gerekli kıyafetleri bir de yorgan ve arabanın anahtarını da alarak, panikle en hızlı bir şekilde merdivenden kendimizi dışarı attık. Dışarı soğuk ve sağanak yağmur vardı. İskenderun’un sokak ve caddeleri güvenli bir yer arayan, panik halinde sağa sola koşturan insanlarla doluydu. Her yer sanki mahşerin provası gibiydi. Neyse güvenli bir yer bulduk ve orada arabanın içinde sabahın olmasını bekledik. Telefonlarımız hiç çalışmıyordu. Sanıyorduk ki yalnızca deprem burada olmuş. Zaman geçtikçe işin vahameti daha da korkunç görünüyordu. Bu arada bir hastane bahçesinde tanıdık birine rastladık. Hanımın kız kardeşi ve o tanıdık kişinin ailesi, aynı apartmanda Antakya’da Altıyüz Konutlar denen ve depremde en çok hasar gören yerde aynı apartmanda oturuyorlardı. (Bir zamanlar bende aynı yerde oturdum. Evimi satmış olduğum kişilerde maalesef ailecek depremde ölmüşler.) Altıyüz konutların çok kötü olduğunu ve annesi ve babasından hiç bir haber alamadığını söyleyince aniden Antakya’ya gitmeye karar verdik. Yollar çok kalabalıktı ve
çok yerlerde yollarda yarıklar, tahribatlar ve yolda depreme yakalanan arabalar vardı. Artık Altıyüz Konutlara gelmiştik. Manzara çok korkunçtu. Bütün evler yerle bir olmuştu. Her yerde İnlemeler feryatlar yürekleri parçalıyordu. Ama elimizden de hiçbir şey gelmiyordu. Daha ilk karşılaştığımız yıkıntıların arasında kolonlar arasında ayağı sıkışmış onbeş onaltı yaşlarında üst kısmı çıplak bir genç gördüm. “amca ne olur haber 112 yi arada beni kurtarsınlar” diye yalvarıyordu. Ne yazık ki ağlamaktan dua etmekten başka bir şansım yoktu. Nihayet baldız gilin oturduğu binayı bulduk. Tam ulaştığım anda karı koca iki kişi sabahın ilk ışıkları ile el ele tutuşarak ayakları yalın şaşkın ve ürkek bir şekilde titreyerek indiler. (Onlar en üstte oturan İskenderun’da karşılaştığımız tanıdığımız hemşire bayanın anne ve babasıydılar. Daha sonra öğrendik ki onlarında evli bir oğulları eşi ve çocukları hepsi birden ölmüş) Allah rahmet etsin. Onları görünce umutlarımız daha da arttı. Ve bizde bir umutla ve endişe ile Mustafa! Mustafa! Diyerek arka arkaya birkaç defa seslendik… Ve, beklediğimiz cevap nihayet geldi. “Ben yaşıyorum” dedi “ama annem ne yazık ki rahmetli oldu”. (Annesi kanser tedavisi görüyordu kaçma telaşı içerisinde Mustafa annesinin üzerine düşmüş, ilk anlarda yaşıyormuş. Nefes alamadığından bahsetmiş helalleşmişler, daha sonrada depremin ilk anlarında ölmüş.) Artık Mustafa’yı bir şekilde oradan kurtarmamız gerekti. Kendi çabalarımızla ve benim oğlanında gözü karalığı ile depremin ilk günü sıkıştığı yerden, ikindine doğru büyük bir çaba ve uğraştan sonra ilk gün kurtardık. Bu arada artçı depremlerde devamlı oluyordu. Ya diğerleri o şansı bulabildi mi? Hele o Suriyeli kadının inlemeleri hala aklımdan çıkmıyor. O kadar yakından sesi geliyordu ki çaresizlik o kadar kötü ki ellerin demiri kesmiyor… Allah bir daha böyle bir felaketi görmek nasip etmez inşallah. Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza rahmet diliyor, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar dilerim. İnşallah bu güzel yurdun insanları böyle kötü acılar bir daha yaşamaz. Tabi önemli olan bundan sonra olanlardan ders alarak depremin bilincine daha iyi vararak yaşamak lazım. Hepimizin milletçe başı sağ olsun. Geride büyük acılar olsa da, hayat bir şekilde devam ediyor. Mutlu kalın, sağlıkla kalın, güzel dostlar.
Çatlamıştı toprakta, kükremişti dağlarım
Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Çığlık çığlığa sesler, inliyordu sağlarım Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Bitmeyen bir şaşkınlık, olmuş sağım, solumda Toz dumandı yer, gökte, tutmuyordu kolumda Nice dostlar gitmişti, kalmamış hiç halimde Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Yarılmıştı yolları, giderken Antakya’nın Gördüğümüz her yerde, çöküyordu sol yanım En büyük felaketi, belki de bu dünyanın Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Feryadı kulağımda, aklım hep o çocukta Elimden hiç gelmedi, oradan çıkarmakta Çaresizdim burada, olmaz öyle bakmakta Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Nihayet eski mekan, Altıyüz Konuttayız Seslendik yukarıdan, sevinçle umuttayız Bir oğul yaşıyordu, anne ölmüş, yastayız Altı şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Herkes perişan halde, soğukta titretiyor Bir ibrettir bazen de depremler öğretiyor İnsanoğlu hep böyle, mezarda üretiyor Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! Nihayet, çok sonrası, özledim Antakya’yı Dolaştım dört yanını, tanımadım dünyayı Her yerde toz bulutu, bitirdim bu rüyayı Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! İhya edelim bizde, bilimle memleketi Kaderde demeyelim, başlasın hareketi Allah’ım yaşatmasın, böyle bir felaketi Altı Şubat günüydü, bugün bize kıyamet! 06/02/2024 - İskenderun Bugün bize kıyamet provası gibi bir gündü. İnşallah bir daha böyle bir felaket yaşamayız. Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah rahmet etsin. Yaralı olanlarımıza da Allah sağlık ve şifalar versin. Milletçe Başımız sağ olsun. |
yürekten tebrik ederim.