PRoVaSıZ MuTLuLuK oYuNuey ruhum seni tanımadan önce kefenimin en büyük cebine kaburgalarımın lime lime edilişini gizlemiştim göğün kulaklarıma varan gülüşünü asmıştım anne yüreğime tıka basa sevgimle beslemek için evlatlarımı canımı dişime takmıştım kimsesizliğimle el ele bir yanım gülerken söküklerini dikebiliyordum ağlayan yanımın yalan yok o zaman başlamıştım provasız mutluluk oyunu oynamaya çok garip babamın made in Germany’ den getirdiği en güzel bebeklere sahiptim ama hep bezden bebeklere imrenirdim evcilik oyununda . . . ey ruhum çoğul yalnızlıklarımda yıldızsız ve dolunaysız gecede senin taşan öfkeni selamlıyorum bir elimde kuşlu kahve fincanım diğer elimde annemden yadigâr gül kokulu tesbihime dizdiğim "la havle velâ kuvvete" lerle bu saatte aynalara dargın maskemle benden korksun in cin diye saçımı en üstten bağlayıp kocaman kurşun kalemle tutturdum bi güzel kurkuma maskesi yaptım bol yoğurtlu ve ballı en utangaç hallerimle bayram sevinci yaşayacaktı uykusuz gözlerim güpgüzel uyanacaktım yeni güne göğün dev penceresinden yeniden aşık olup aksime kendimi ne çok sevdiğimi fisıldayacaktım tüm evrene elimde kendi diktiğim bezden bebeğimle nagiş’ce |
Düşlerimle savaştım durdum
geçmişe doğru gittiğimde
nasıl/da masumdum.
Küçük yüreğimle severim
duygularımın kamçasını.
Ruhumda çok yorgundu
elimle karalanmış duyguların
cimriliği belirgin.
Sahi unuttum,
ben nasıl sevdim seni
tarif eder misin?
gülümseyen gözlerinle!!