ASIMIN NESLİEy henüz hiç olmayan, Asım’ın soylu nesli! Bil ki seni beklerim, sana ruhum hevesli. Çok uzun bir zamandır, hep seni bekliyorum, Asım’ın nesli var ya; o gelecek diyorum. Gelecektir mutlaka, sabrım hiç tükenmedi, Umudumun ateşi, henüz daha sönmedi. Nasıl söndü diyerim? Ben için pek kutludur, Issız ruhum bu yüzden, her zaman umutludur. O gelince bitecek, benim çektiğim elem, Hiranın, nur dağında, tutuştu bu meşalem. Tutuştuğu ateşle, aydınlatır dünyayı, Edepsizler görecek; o gün edep, hayayı. Değişecek dengeler, yeniden sağlanacak, Şu yurdumun üstünde, sönmedikçe son ocak. O zaman Asım nesli, mutlaka yetişecek, Ve küfürün kalbini, tırnağıyla deşecek. Zulüm denen lanete, bir gün mezar kazacak, Yanlış olan her şeyi, doğru için bozacak. Düşecektir yollara, menzile varmak için, Kükreyecek aşk ile, bir düzen kurmak için. Açacaktır yeniden, iffetin bayrağını, Yerle yeksan edecek, iffetsizler dağını. İşte o gün bitecek, gönlümün bu hasreti, Kendi öz diyarımda, yaşattılar gurbeti. Sen ey Asım’ın nesli! Benim için gurursun, Şimdi hayalimdesin, şu an bile onursun. Ki ben seni içimde, hüznüm ile beslerim, Bazen ta en derinimden, var gücümle seslerim. Gözlerim uzaklarda, seni arıyor inan, Yalnız benim sen için, ateşi yokken yanan. Nerdesin, neredesin? Hadi, çık gel! Ne olur? Sen gelirsen yüreğim, senle huzuru bulur. Dört bir yanı sarmıştır, çirkef olan insanlar, O kadar iğrençler ki, utanç duyar hayvanlar. Bilesin bir çoğunun, haya perdesi yırtık, Asım nesli bekletme, çok daraldım gel artık! Gel ki, alem tanısın, edep denen irfanı! Gel ki, herkesler görsün, tertemiz bir insanı! Gel ki, ruhum seninle, bir parça huzur bulsun! Gel ki, ıssız yüreğim, yeniden aşkla dolsun! Gel ki, tekrar canlansın, küf tutan şu özümüz! Gel ki, seni tanısın, görsün çıplak gözümüz! Gel ki, çocuklar seni, kendine örnek alsın! Gel ki, iffet davulu, tekrar yeniden çalsın! Gel ki, insanlar bilsin, ne kadar değerlisin! Gel ki, kendini tanıt; sen Asım’ın neslisin… |