11
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2205
Okunma

iki sûrette yaşlanıyor insan
baktıkça kendine aynada
ayna yalan bir hakikat
tarıyor geçmişinin saçlarını
sancılarını
kıvrımları hüzünlü ak’lar
gerçeğin habercisi
erdem artık sadece çürümüş beden ismi
ruh zaten kaçar göçer bir efendi
"böyle buyurmuştu zerdüşt"
sevecektik birbirimizi
/iyi olur Allahtan
kötü olur kuldan/
benden olanlarla okuyorsun her duayı
huzur mumu diktiğin kiliseler
günah çıkarma odalarını kilitlediler
cüce bir inanç
kullandığı boy uzatma ilaçları ile çalıyor kapını
boyun uzadı da ne oldu!
ruhun halâ yirmi gram
-bir gramın halâ bende-
/devrilince beden aşk çukuruna
ruhun kıyâmete kadar berzahta/
iyi ile kötü oynaşıyor kucağında
biri diğerine aşık
ama diğeri hep kaybetmeye alışık
çözmüştün belki insanı
puştluk
-benden-
aşıklık
-yine benden-
kavramsal bir yanılsama bu aşkım
takma kafana
sana düşen biraz daha fazla anlama/k
anla/ma…!
herkesin kendi cehennemi var
sevmediysen insanı
niye çektin onca acıyı
her dinde bir felsefe
birazda kitapsız sevmeyi denesene
/dört kitap insanlara râb’dan
beşinci kitap aşk’a kullarından/
antidepresanlar
ve içi boş hayatlar
şimdi azınlıkta olan
sahici biri gibi çıkıyorsun karşıma
kimdik biz
nasıl severdik
alınyazısı silinmiş kimliklerdik
ağlama duvarında sevişmekle başlayan
aşk manifestomuzun birincisi
vize engeline takılmıştı
engel tanımaz dudaklarını patrikhane duvarında vaftiz ederken
zangoç ikinci maddenin çanını çaldı
-sen de kalbimi-
O;
mecrası değişen hayatımın
veda hırkasını gözyaşlarımla ören
sanat halifesiydi…