3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
522
Okunma
zamanın aktığı kuyudan
su çekiyordu ellerin
Ellerin ki çektikçe ağırlaşan
Güneşi elekle tutan adamdı
Soyut alemlerin en akıllısı
Dün Ormana gidelim demiştin
Dünden önce de gitmiştik seninle
Orda bir mavi panjurlu evimiz,
Yakınlarında yeşil gözlü göl,
içimdeki yangına rağmen
ben dondurmuştum onu
Üzerinde buz pateni dansları yapardık
Bir gün bir yavru kedi bulup
getirmiştim iri cepli hırkamda
Adını sen koy demiştin
Feyz olmuştu adı
Sevdikçe Feyz alırız demiştik
Feyz şömine önünde keyifle bizi izlerdi
Çokca dansa kalkıp, kadehler tokuşturduk
Geceleri hep yağmur yağardı
Bazen de ben istiyorum diye
Kar atardı gökyüzün
Sen çok sevilmeye
Az özlenmeye değerdin
Az özlesem mektup yaz derdin
Bir mektubunda bana :
rengarenk elbiseler aldığından bahsediyordun
Sen o yeşil koltukta kahveni yudumlarken
Ben karşında tek tek giyecektim hepsini
Tüm şımarıklığımla dizine oturup ;
"Bunu beğenmedim, şunu beğendim ;
Bana şunları da alsana" diyecektim.
Alır mıydın sahi, alırdın demi?
Sıradan bir gündü
Kahvaltıyı hazırladın ve beni öperek uyandırmıştın
Bir çatal sana bir çatal bana
Kahvaltıyı da bitirmiştim kucağında
Sonra sen yavaşça kalcama vurup
"kahveler de senden " demiştin
Eşitsizlikler olsa da razı olup
kahve yapmaya inmiştim mutfaga
Kahveyi ocağa koyduğumda bir ses ki
Kulaklarım kendi kendine büründü
Zaman kuyusundaki kova düşmüş yere
Kovaladıkça dökülmüş günler aylar
Bellekte kalan belki 1 kaç yıl
O gün evden koşarak uzaklaştın
O ormanın icinde seni aradım günlerce
Bulduğumda tek bir ağaca takılı kalmıştın
"Sevgilim" diyordun ağaca
Sarılıyordun, üstelik öpüyordun da ;
kuru kabuklu kollarını!
Ve her bir dalına dolamıştın
rengarenk kurdaleler ipler
Kim bilir hangi düşlerin ipini
Kim bilir, kim bilir?
Gördüklerim karşısında dehşete düşmüştüm
Ağlayarak evin yolunu tuttum
Neden orda sana seslenmedim ki
Neden orda bir ağaçta seni bıraktım ki
Eve geldiğimde kahve taşmıştı
ama nasıl olmuşsa
ocak sönmemiş yangın evi sarmıştı
O elbiseler yanmış
O mektuplar da yanmış
İçimin sızısı ;
Feyz de o yangında ölmüştü.
Ağlarken yine o sesi duydu kulaklarım
Zamanın kovası yine yaptı yapacağını
O sesle sen tekrar bana geldin
Beni hatırlıyordu gözlerin
Beni tanıyordu bakışların
Ellerin arasına alıp yüzümü ;
"Burda ne oldu? "
"evimizi kim yaktı ?Diyordun.
Yangın külleri arasında
Yarısı yanmış ;
elbiseler
Mektuplar
Kalemler
Gramofon
Ve yarısı yanmış kedi kuyruğu...
Oracıkta diz çöküp uzun uzun ağladın
Bir müddet sonra ayağa hışımla kalkıp
" Bu ormanı yakacağım" diye haykırdın
Seni durdurmak ne güçtü
Kararlıydın yakacaktın ormanı
Ama sonunda güç olsa da
Vazgeçmiştin bu işten de;
Tek 1 ağacı gösterdiğimde...
Zaman kovasını tekrar tekrar daldırdı
Bu su artık çok bulandı.
5.0
100% (5)