BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞAnamızın karnında başladı hayatımız Sırtında gittik tarlalara Harmanlara azık taşıdık. Kolumuzda çıkın, Üstümüzde yamalı zıbın, Düştük kör sabahlarda, Tozlu yollara. Sığır güttük ovalarda, Yufka arası taze soğan, Bir de haşlanmış yumurta… Yiyeceğimiz ekmeğe, Yetmeyince üç beş parça tarla, Ver elini şehir dedik. Geçinip gideriz belki, Karınca kararınca… Zenginlerin düğünlerinde, Sığıntı sünnetler olduk. Çatılmış kaşların gölgesinde, Bedava… Oyuncaksız oyunlarımız vardı “Yağ satarım bal satarım”, Ne yağımız oldu ne de balımız. Göstermeden güneş yüzünü Akan burnumuz, Moraran ellerimizle soğukta, Sabah simitleri sattık. Gururumuzu satmasak da… Yıldızlar yağardı üstümüze. Ay bedir olurdu. Mecnun Leyla’ya âşık, Ferhat Şirine. Ağlardık, Yazlık sinemalarda… Yuvarlak yemek sofrasında, Sarı matematik defterlerinde, Yokluğu topladık. Umutlarımızı çarptık çoğalttık. Ekmeğimizi böldük, bölüştük Ama dertlerimizi çıkaramadık Beş numara gaz lambası Işığında Bereç bataryalı Siera marka radyolarda Babamız ajans dinlerken Ellerimiz dizlerimizde oturduk Hep sustuk Susmayı öğrendik Sustukça Tornistan ceket Yamalı pantolonlarla, Sınıfımızın en güzel kızlarına âşık olduk Söyleyemedik kimselere Bilecekler korkusuyla Etsiz yemeklerin yanında Dayaklar da yedik Azarlar işittik Ekmeğin hasını bulduk Yemeğin etlisini. Sonraki yıllarda Devlet kapısında Sevdiklerimizi yitirdik Bilinmez, bulunmaz diyarlarda Gözyaşlarımızla yağmurları ıslattık Ağladık sokaklarda Evlendik olmazsa olmaz sanarak Anasının dizinin dibindeki kızlarla Palazlanan çocuklarımızın eline el verdik Uçurduk Onlar şimdi başka yuvalarda Güneş her nefeste Saatler göz açıp kapamada Ömür bitti bitiyor Ölümün eli kulağında Gözümüz yollarda Bekliyoruz Gelecek emanetini almaya İstemesek de tutacak elimizden Vakit tamam diyecek “Haydi” Giderken dönüp bakacağız geriye Hepsi bu kadar mıydı sanki Yaşayıp gidiyorduk şunun şurasında |
Selam ve saygılarımla.