Gece gezmesi
Gece bir ayna gibiydi gökyüzünde
Kendimi göremiyordum Ama biliyordum ben oralarda bir yerdeydim Güneşle beraber görünmüyordum Rüzgâr dağıtmıyordu saçlarımı Ama biliyordum ben oralarda bir yerdeydim Gece bulutlar geziyordu üstümüzde Benim gibi görünmez Ne kadar yalnız hissediyordur geceleri Ama umutludur Sabahın geleceğini biliyordur Bense Ne gökyüzünün rengini biliyorum Ne de yanımda duran şapkalı amcanın Neler çektiğini Gözleri ve sakalın dan bir ansiklopedi yazılabilir Lacivert şapkalı amcanın Daha gerisini söylemiyorum Siz anlayın Bu gece yine sadece yazmak geliyor içimden nedense Kalkıp yağmurlu sokaklarda yürümek falan Gökteki yıldızlardan birini sen diye yanıma indirmek Hayır... hayır.. İstemiyorum Sadece yazmak geçiyor içimden Yıldızlar şahidim, Seni düşünüyorum. Amcanın lacivert şapkasına bakarken de seni düşünüyordum Bunları söylerken de Bunları söylediğimi söylerken de ..... ..... Gecenin biri bir trene biniyorum mesela Bir ölü ziyaretinden geliyoruz Veyahut bir hasta görmesine gidiyoruz Aklımdan yine sen geçiyorsun Elim kenetli diğer bir elime Sağ tarafımda lacivert sakallı bir ansiklopedi duruyor Sol tarafındakini hatırlamıyorum. Hayatımda İlk defa yolculuk ediyoruz sanki Önümüzde aşılmaz dağlar Ama bir o kadar da tanıdık geliyor İçten bakışlarıyla pencereden dışarıyı izlerken ki siması Tren ilerliyor Durak yerlerinde aklımdan geçiyorsun hatırlattığı için ayrılığı Hızla iniyoruz Ben senin ardından geliyorum Yakalamak istiyormuşçasına ayrılığı Ben senin arkandan geliyorum Benim arkamdan ayrılık geliyor ayrılık önümüzdeydi belki de Yada bizim fark etmeyişimizdeydi ayrılık Ayrılık trenin kalkışıyla başlamıştı çoktan Bunu biliyordum Yine de cesaret işiydi o trene binmek Ayrılık o trene binmekle başlamıştı İnince bitecek sandım her şeyi Ne inebildim o trenden ne de yenebildim ayrılığı. Ciddiyetle giriyoruz ara sokaklara Korkmuyorum Yanımda sen varsın Suratımız toprak gibi sert Bıçak açmıyor ağzımızı Yanımdakinin yüzünü ve ismini dahi bilmiyorum Ve neden birlikte olduğumuzu da Karanlık sokaklardan gidiyoruz Hastane yataklarına Aklımda yine sen varsın 3. Kat 20 no’lu oda da bir ceset yatıyor.. upuzun Ve yağmur hiç unutturmuyor kendini Çok umursamıyorum dalıp götüren yağmur seslerini Seninle bitmeyen bir gün hayal ediyorum Seninle birlikte başlayan yağmurla Başlıyoruz zemin kattan Sanki ölü görmemişiz gibi heyecanla İyice yaklaşıyoruz ölü yataklara Atlıyoruz ikişer ikişer merdivenleri 3. Kat 20 no’lu oda Oraya ulaşmış olmak içeri girmek kadar zor Ve sensizlikte öyle Gece Ve tozlu kaldırımlar Benden sorulur Ama bir ölüye anlatmak bunları Donuk yüzlerin arasından Sıyrılmak bir gece yarısı Öylece dalıp gitmek Ölü yataklı hastanenin sessizlik dolu duvarlarına Benim de dalmışlığım oldu bir vakit Duymayı bilen için ne çok şey anlatıyorlar dedim içimden Sonra sen geldin aklıma Sonra ayrılık Ayrılık sessiz duvarları izlemesindeydi insanların Ve onunla baş başa kalmasındaydı. Ayrılık Bu yüzden hızlı bir ziyaret oldu Yalnızlıkla baş başa kaldırsın diye son kadehini.. Ayrılığa Kendiyle bıraktık baş başa Bıraktık diyorum çünkü Her şey açık söylenmez Ölüm yatağında olsa bile insanlar Kovdu sayılır bizi aslında İşin gerçeği buydu Tam ağzından çıkmadı böyle bir söz Ancak ne gerek var söyleyemeye gereksiz cümleleri Anlık bir üzüntüydü onunkisi de işte Son kadehi kaldıramamak ayrılığa Bende de anlamadığım üzüntü vardı Pişmanlıklar ülkesinden gitmenin acısını duyuyordum tam karşısında ayrılığın Tam karşısında eriyordum Bir mumun çalışması gibi geceye Bende çalışıyordum yarınsız karanlıklara Pişmandım.. gördüğüme son yolculuğunda bir insanı Pişmandım.. Bu dünyada görülecek son şey olduğum için Ve son kez gördüğümü bilemediğim için seni Pişman olurken de sen vardın aklımda Asıl pişmanlık inememekti o trenden Ve okuyamamak lacivert sakallı bir ansiklopediyi Belki göstermek istemediği için ölüm korkusunu gözlerinde Belki sinirlendi ondan sonra devam etmesine hayatın Ziyaretin de kısası makbul derler Bizde hiç alınmadık,, Ölü yataklı hastaneden kovmasına bizi. Çıktık arkamıza bakmadan Çıkarken elimiz bomboştu Tüm yükümüzüde bırakmıştık ziyaretle beraber Ayrılığı, aşkı, sevgiyi, nefreti ve öfkeyi Kapının önündeki sandalyenin yanına bıraktık Sen daha iyi hatırlarsın Onu oraya sen bıraktın İlk selamlayanda sendin onları Benim gelmem biraz meraktan Biraz korkmamdandı ayrılıktan Korku çekiyordu gölgesine beni Korktukça bende gölgeleniyordum Gölgem kayboluyordu Gündüz bulabilirdin beni bir çınar ağacının altında Gece ise beni göremezsin... çünkü gölgem yok ki cismim olsun Ama sen hep varsın Zihnimin derinliklerinde berraklığın yol gösteriyor bana Ve geceleyin yaşıyorum gündüzü Sensiz sokakları ezberliyorum O anda yine sen vardın aklımda sensizliğe alışmaya çalışıyordum yanımda sen vardın pencereyi seyre dalan değildin belki Belki baktığım yerdeydin Belki de bıraktığım. Hiç karşılaştığımız olmadı bu şehirde Seni hiç görmedim aslında Yüzünü saçlarını ve ellerini bilmiyorum Ama üzerimize aynı yağmur yağıyor biliyorum Bazen bilmek yetmiyor Bilirsin sevginin tarifini Hatta görürsün sevgiyi, İki sevgilinin gülüşünde. Geceyi bilirsin .. Ayrılığı, Ayrılığın yaparsın tanımını.. .. .. Sen belki de yoksun bu şehirde Hatta dünya da bile değilsin belki Ben adımlamaya devam ediyorum Ne kadar ezberlesem de kaldırımları Gece karanlık Sokak lambasından yok bir haber Yürüyorum Ve Kaldırımlar benden soruluyor Donuk yüzlerin arasından sıyrılıyorum bir gece yarısı. ... ... |
Soyutladı beni de götürdü hastane duvarında ki sus işareti yapan hemşire tablosuna.
Sustum sonra
Yuttum tüm harfleri, yalamadan duvarları.
Morg bile üşütmedi içimde ki yangını...
Kalemine sağlık şair yürek
Tebrikler çokça 👏👏👏