Zaman/sızım...ayrıksılığın dayanılmaz ağırlığında ezilen ruhum kaygılar içinde... umarsızca duvarları tırmalıyor yaprağını arayan dallar… mora çalan gök kısır döngüde “doğmuyor bahtıma hiçbir yıldız” diye hayıflanırken… ansızın şartlı tahliyesine hüküm kılınan aşk rehin alıyor sol yanımdaki odayı sumen altı edilen sevda çıkıyor gün ışığına yıkanıyor gözleri düşlere merhabayla dalgıç kuşu kanat çırparken yuvaya bakakalıyor peşinden devriliyor bakışları alacalı ufuklara dalıp gidiyor uzaklara… ….. hayat çelme takarken ayağına düşüyor aklına rüyalarına kırağı çalan çocukluğu düşüyor iki çiğ damlası yanağına… rüzgar usulca saba mırıldanırken kulağına yokluğunda üşüyen gülüşünü sarıp sarmalıyor hırkalara /şallara… talan düşler sığmıyor belleğin daracık sokağına… faili meçhul cinayete kurban giden umutları un ufak olurken düşüyor kolları iki yanına… düşüyor hayalleri kaldırımlara… sayıklıyor bilinci yitik: “adı yiğitti ömrümü alıp gitti” … uğruna ne yazık ki kan döküyorum şimdi!… Aslı Aydın |