Borç (lu)
// farkirliğin yüzümüzde gamzelenip, göğsümüzde bayraklaştığı zamanlar //
ikibinli yıllardayız sadece ikibinli... benim yoksulluğumun, onun yoksulluğuyla boy ölçüştüğü zamanlar iş çıkışı buluşur borçlardan konuşurduk son paramızla yemek yer yetmezse çay içerdik kimin ödemesi acilse onunkini öder, diğerini ertelerdik bazen elektiriğimiz kesilirdi bazen doğal gaz. ısıtıcının dibinde titrerdik yokluğa gülünür mü? çokta güler eğlenirdik alacaklılarımızı sayardık önce hacze düşen dosyalar vardı birde geçecekti o günler bilirdik ve zannımca birbirimizi çok severdik eskiden işte kırk değilsede yirmi yıl önceden bahsediyorum ayrı yerlerde aynı işleri yapıp, zarar ettiğimiz zamanlar yalnızlığımız yalnızlığımızla boy ölçüşür kardeşçe geçinirdik çok bi dostumuz arkadaşımız yoktu gariptik hani işte fakirliğin üzerimizde sessizce süzüldüğü zamanlar yıllar yılları kovaladı o evlendi gitti bu şehirden benim işlerim düzeldi onun kaderi döndü, gülmeyen gülüverdi geçenlerde aradı görüşelim dedi buluştuk bir yerde o beyaz bir mecedesiyle geldi benim siyah yine kardeşçe anlattı havadan sudan hava atmadı ama paranın çokluğundan dem vurdu çıkardığı elemanlardan çalışanların nankörlüğünden söz etti dinledim.. dinledim... sohbetimiz sohbetti ama koyuysa koyu bir şey eksikti bir şey benimde anlattıklarım oldu sustuklarım oldu birde hediye almış bana şimdi söylemeyim markasını hayli güzel ama birşey eksik nasıl desem boşver be kanka şarkısına oynadığı günlerin tadı yok eski yarenliğin adı yok nasıl desem nasıl cebimizde son paranın tadı yok konuştuk havadan sudan bitmiş herkesin derdi efkarlandık yine yalandan bir semaver çay bitirdik ödedi hesabı sarıldı yalandan herkes bindi arabasına bastı gaza hayat be dedim nerden nereye... köprünün altından çok sular akmış varlıkta yokluk, yoklukta varlık saklıymış bir kez daha bildim... keşke dedim keşke... |
Mevsimler gibiyiz ,
bahar olunca güzü ;
yaz olunca kışı unutuyoruz...
Yaşımız büyüse de içimizdeki bağlar ve güzellikler
aynı kalsa keşke...
Tebrikler...