ne kadar buralıysan
Neva’dan yükseliyor bu ses
Bir kuru kamış Bir kuru nefes Başpare kederli Parazvane dertli Derdini ‘hu’ diye üfleyenlerin kuyusu bu Bu kuyu, bu çıkrık, Boşa dönen, başa saran Kirpiğe küsmeyen Göze sitem etmeyen Yasların kuyusu bu Sen ne kadar buralıysan Bende o kadar oralı Göz yaşını da bilirim Gönül yasınıda Tüketemediğim bir acının kuyusu bu Bakma öyle divane değilim Kalbine yenik düşenlerin kuyusu bu Hala şaşarım nasıl bir gündü o Sol elimi geçen sene kurban ettiler Hastane odasında dikişlerimi saymadım Bir yara izi sevilir mi Sevdim sahiplendim Soluna sızı düşenlerin kuyusu bu Bu baharda kalbimi başka bir dert ile kanlı denizlere attılar Üç gün kahrettim Ağladım ağladım Kul olan teslim olur, teslim mi oldum Yoruldum mu duruldum mu bilemedim Koydum tabutuma cesedimi öylece yollandım hastaneye İlk cümlesini hatırlıyorum doktorun Sonrası emar kabinine gözyaşımdan bir deniz koydum Dermana meyletmeyen Kefeni gözlerinde Kefeni ruhunda Cesedini avucudunda taşıyanların kuyusu bu Deme imtihan Biliriz amenna İmtihanına sadık olamayanların kuyusu bu Değil mi dünya yalan Ömrüm ömrüm diye emaneti sahiplenen acizlerin kuyusu bu… |