Sarayın sofrasına oturanlar
siz ey!
sarayın sofrasına oturanlar ölü derilerinden öğütülen kuru ve küflü ekmek yanık yün kokulu birer tas çorba size birer tas çorba size fırından arta kalan kül renginde. kum torbalarıyla parçalanmış yüreklerdir bunlar kollardan koparılmış beyaz eller, kürek kemiklerinden mermi, bomba, bıçak ve kılıç size, türkü sesiyle genç gebe kadınların göğsünden sökülmüş o deri tabaklarında kalaylanan doğum çığlıklarıyla mayalanmış ceninler, boşaltılmış damarlardan kan. ve buz gibi beton binaların yedinci katlarından atılanların o dünyanın gölgesine sığmayan kafataslarından sökülmüş üstüne demir pası saçılmış beyin parçaları sizin için sıkıştırılmış, göz ırmaklarından doldurulmuş kadehler o ateşte haşlanmış insan eti, çocukların o kurşuni ağır tabutları kurşunlanmış taze aşıkların geceleri için ey siz savaşın sofrasından kalkanlar! |
günümüz olsun geçmişte olsun
pek fark etmez tüyü bitmemiş
yetimin, yek ekmeğe muhtaç
garibin gurabanın
ve bilumum inanmış kulların hakkına
oturanların kuzgun ya da akbabalardan bir farkı yoktur.
Allah onları ıslah etsin, etmezse helak etsin.
tebrikler ve saygılar sunuyorum...