KİRAZ AĞACI (28)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Mücadelede yine mektupla haberleşmek varmış! Elbette şaşırtıcı bir durum değil. Öyle anlaşılıyor ki bu devran sürdükçe bazen hapse girmeyeceksin!
Bugün hapisteki üçüncü günün. “Hapiste günler geçmek bilmez ama aylar çabuk biter. Ne yaman çelişki. Zamanın insana oyunu işte. Hapiste insan sabahları, “Bir gün daha başlıyor” demez, “Bir gün daha bitiyor” der. Sana, “Bu günler de geçecek” demiyorum. “Bu günleri de aşacağız. Durmak yok, mücadeleye devam” diyorum... Seni hangi hu-kukla yeniden hapse attıklarını da sorgulamıyorum. Her şey, herkesin gözü önünde, tabii bakmasını bilene!“ (Sayın Mustafa Balbay’ın 17. Ağustos. 2023 Perşembe günü Cumhuriyet Gazetesi’nde Yayınladığı BARIŞ’A adlı köşe yazısının başından alıntıdır. Yazının tümünü okumanızı öneririm.) „Sana uzun zamandır yazamadım,(*) Bilirsin, en can dert ortağımsın benim. Sana her şiirimde tanıdık dostlarımdan vede yaşadığım gerçek anılarımdan bahsettim. Bu günki konuğun ise, henüz tandımadığım bir kimse Kiraz Ağacı’m. “Tanımıyorsan, nasıl anlatırsın!” Deme bak, oda seni tanımıyor fakat, benim kadar sen onada yakınsın. Hiçbir yeşil bana turuncu görülmez, siyah karanlıksa, ışığa bürünmez, virajın doğrusu, yokuşun düzü, ateşin soğuğu, havanın közü, Adalet‘in haksızı, Hak‘ın hırsızı, yoktur, olmaz, olmayacaktır ve olamaz! Bil ki; Demokrat hiçbir milletvekili, hakim, savcı yada avukat, kanunsuzluğu savunamaz, savundurulmayacaktır mutlak! Kiraz ağacından armut yada kavun beklenemiyeceği gibi; Gazeteci, yani doğru haberci, onurlu bir insandan; Yukarıdaki delik ile, -bağışla muzur benzetmemi- karıştırması aşşağıdakini beklenemez. Alttaki mutluluk ile üstüne rahat otursun diye, yukarıdakinden dışkı çıkması öngörülemez! Dal, daldır, kök ve yaprak ağaç olduğun için vardır. Topraktan, havadan, güneşten, sudan özümlediğin meyvan; Kırmızı, parlak, tatlı ve yuvarlak… Yani „Kiraz“ denince akla yalnızca bunlar gelir ancak. „Hak“ denilenin Büyük Millet Meclisi ve mahkemeleri varsa, ceza yada hak verenin yeri kanunlarsa, hakkı inceleyenin hakim, savcı, avukat gibi onuru ismi varsa, ve „Hak edenin“ özgürlüğünü hapis kısıtlarsa bunun adı „Adil Demokrasi“dir vede „Herkes kanun önünde eşittir!“ denir. Ama hakkı yenenin, haksız yargılanın, hapse konanın, çıkan afdan yaranması engellenenin; sabıra dayanıklığı gittikçe zedelenir, öte yandan kendine kızdıkça-kızar ve öfkelenir, özgür parmakları demir parmaklıkları sıka-sıka sallar, kalınlaşır avuç içi nasırlar.(**) Ben hiç hapse girmedim, ama mahpusluğun ne olduğunu iyi bilirim, 50 yıllık sılanın acısı; Bunun ne duvarı vardır nede kapısı, önü tek düze karanlık -sınır denilen bir parmaklık- kadardır, ve içi dardır. Hırsız, dolandırıcı ve Mafia üyesini affa kat, cezası başlamadan yada bitmeden dışarı çıkart hemen, kurbanını tecavüzcünün insafına bırak, uyuşturucu madde üret ve sat, af gelir, çıkarsın dışarı mutlak! Hırsızlık ve dolandırıcılıktan kısa bir süre hapis yatan pisikopat, kadın satan, sübyancı, sapık, niçin korksun kanundan artık? İstismarcı, rüşvetçi, sahtekar, cani -sosyal barışı bozanlar yani- af ile mükafatlandırılırsa, suça teşfiktir böyle bir yasa! Ama doğruyu yazan, yolsuzlukları ortaya çıkaran gazeteci göz altına alınır, haksız olarak yargılanır, vede temel hakları hiçe sayılırsa, gelde bu haksızlığa karşı çıkma! Her ne olursa-olsun biz daima doğruyu ve gerçeği söyleyeceğiz, yapmayacağız ayırım-kayırım vede hata, affetmeyeceğiz asla; Ergen olmadan, ehliyetsiz araba kullanan, bir „Büyük Belediye Başkanı“ nın oğlunu ve yaya geçidinde çiğnediği kadın öldüğü halde, olmayacak ölen suçlu! Yahu nasıl bir Hukuk, nasıl bir Adalet‘tir bu? İnanki Barış içeri girdiğinden beri tıkanık soluyorum, içinde yaşadığım odayı, kendimi ve doğayı tüm haksızlıklardan dolayı sorumlu buluyorum. Kapağını açtığımda buzdolabımın yada Içi yiyecek dolu tenceremin, utancımdan sanki ölüyorum; Dar bir koğuşta, özgürlüğe açık bir pencerenin, ardında doğruyu yazmaktan nasır tutmuş iki el görüyorum. (*) Yana yatık/içeri dizeler 29.5. 2022 tarihinde yazdığım KİRAZ AĞACI (24) şiirine aittir. (**) “Hiç canını sıkma kardeşim, yine baştan yazarız.” Diye başlayan bu cümle; Barış Pehlivan‘ın Cezaevine girmeden bir gün önce, 16 Ağustos Çarşamba günü Cumuhuriyet Gazetesi’nde yayınladığı „PARMAĞIMDAKİ NASIR“ adlı yazısından esinlenmedir. Okumanızı öneririm. |
Sağlık huzur mutlulukla güzel günler diliyorum.
Selam ve saygıyla.