odamda kristal bir sessizlik uyuyor resmen koltuk kanepe halı sehpayla barışık lavantalar kokuyor mis sam yeli usulca dokunuyor camlara sormayın perdelerde mahmur bir dinginlik zihnimde kerbelâ savaşları kıran kırana mücadele zamansa sağa sola saçılan kelimeleri stokluyor benimle alıp veremediği ne kim bilir ona inat ben de durmuyorum hayali resimler çiziyorum duvarlara bu köşe kış köşesi büyük çamlar var yemyeşil lapa lapa kar yağıyor bembeyaz her yer soğuk mu soğuk kargalar tünemiş telgraf tellerine üçlü dörtlü gruplar halinde bir ağaç kovuğunda sincap minik başını uzatıp uzatıp çekiyor karşı duvarsa yaz köşesi sıcak mı sıcak kumlar kaynıyor küçük bir çocuk koşarak ağlıyor yanmış tabanları deniz çarşaf gibi katlanırken masmavi her yerde insanlar şezlongda şeker pancarı gibi kızarmış sıcakta haşlanmış mısır satan o minicik beden odam gittikçe kalabalıklaşıyor ama istediğim bu değil ki kızgınım hâlâ zihnime ve zamana anlaşılan onlar da bana duvarın boş kalan yeri canımı sıkıyor oturup düşünüyorum ne çizebilirim diye acilen bir kahve molasına ihtiyacım var şöyle bol köpüklüsünden kahvemi alıp yer minderine kıvrılıyorum kös kös dışardan sesler geliyor bağırma sesleri -hadi gidelim baba sıkıldım diyor çocuk babasından tık yok kalkıp camı kapatıyorum usulca bir uğur böceği havalanıyor kırmızı sardunyalardan çocuk hala bağırıyor - aysel annemi çağır gelirken basket topumu getirsin diye aysel de tık yok acıdım resmen çocuğa basket topum olsa atacağım pencereden ama çocuk azimli gülümsetti beni gülümserken de baktım bembeyaz parlayan duvara önce uzun uzun siyah çizgiler çizdim sonra helezon daireler çizdim rengarenk duvarda bir renk cümbüşü ki sormayın boş bir yer bırakmadım oh! olsun zihnime ve alaycı vakitlere kelimelere ihtiyacım yok ki benim istediğimi yaparım yazmak gibi derdim yok istersem şarkı da söylerim pop arabesk maazallah inletirim ortalığı ama dua etsinler ki hafta sonu millet evde bir şeye benzetemediğim kahve falından sonra bir bitkinlik savaşçı ruhumda bir yorgunluk üzerimde bir mülayimlik ki sormayın zihnimi kucaklayıp öpesim geldi zamana da yol verdim istersen hızlı geç istersen yavaşla dedikten sonra kelimeler su gibi aktı avuçlarıma oradan gözlerime gözlerimden kalbime ama hiç yazasım yok ne sevgiliye ne kör talihe ne insanlara ne savaşlara ne doğaya büyük bir boşluk sonra kabulleniş her şey olması gerektiği gibi olurken bu yırtınmalar bu çabalar off boş boş işte aynada yüzüme gözlerime bakıp seni seviyorum be kadın bu deli hallerini kendinle küsüp barışmanı sonundaysa her şeyle hoşnut hallerine bayılıyorum camı açtım çocukla babası gitmiş sam yelinden eser yok sardunyalar koyu bir sohbette pencereye uzanan limon ağacıyla döndüm odaya baktım her şey yerli yerinde duvarlarda aynı tablolar aynı aynalar zihnimde yeni koridorlar oh kalbimde yeni pencereler açılmış beynimde şimşek gibi çakan binlerce kelime koşup öptüm zamanı dudaklarından buradayım işte yaşamın tam da göbeğinde şükürler olsun tüm kelimelere uğur böceklerine ve sardunyalara da saklı bahçeden selamlar olsun...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
SAKLI BAHÇE şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SAKLI BAHÇE şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.