inanmak demişkenuzunca yürüyorum düz taban ayaklarım on üç sayısı gibi hep bir şanssızlık yorulsam da yine yol akıyor inanıyoruz bazı şeylere inanmak dediğin çoğu zaman etken ve edilgen birbirine karışmış çözülmeyen düğüm kimine işte ölümle başlayan düğün nuriler mustafalar huriler ayşeler inanmak denilen çoğu zaman on iki imanlı nehirde akıntıya kulaç atmak ah bu iyotu koklatan mavinin derin ve çapsız yüzü gökgüzlü bir vedâ ah bu Aragon’u küfür sanan alt kültün uzun malazı diyorum işte çelişki denen yaşamanın kuramı yine uzasa yollar bahçelerdeki zeytinleri karartsa sis kiraz ağaçlarına dalsa çocuklar hayta hayta bastonuyla onları kovalasa antropozlu bir amca yorulunca sakallarını sıvazlasa yaşlanmak öyle derin sarmaşık -kökü bende- der hep toprak kuruyup düşen yaprağa nice romanların dilinden arınıp nice dergilerin efendileri yine de kendi alfâbesinde öğütüyor her harfi bir kelm’e çoğu öğürtülü saatlerde ah benim dipsiz dilim hangi göğsüne dayasam da ağzımı bir kuş yuva yapmıyor göğünde gece her insanın iman tahtasına birkaç çizik atar avuçlarımız kaç kâlp kanattığından hep yedi çizgi taşır inanmak demişken işte koşuyor insan kendine -inanıyorum sana- dedin -barışa inanıyorum- ... -yaşamaya inanıyorum- ... ... ... ne çok şeye inanıyoruz ne çok şeye şirk koşarken biz biliriz "Ölüm Allah’tandır" siz öldürmeye de inanıyorsunuz... |