Dün GeceSaat yirmidört devrilmeden Başımda bir tatlı telaşla Gelmiştim kapına Oturup geçmişten söz etmek Geleceğe dair hayal kurmak Başım yastığına düştüğünde Serhatta akşam güneşi gibi Yanyana uzanıp dalıp gitmiştik Mazinin en hazin köşesine Toplayıp acıları almak isdedim İlkbahar yaz ortasında bulduğum Yıkık harabeye dönük bir gönülle Dışı karanlığa yaslı İçi alev alen yanan kızıl ateş Acılar örselenmiş bağrında Çılgın taylar gibi heycanlı Şimdi kulaklarımı çınlatan Sensizken sesin yankılanır Gecenin adı yalnızlığım Bir yol bulsam sana doğru Düşüversem bağrının ateşine Yansam yaksam cayır cayır Demem oki Yüreğim ürkek tavşan misali İnce ince hüzün topluyor Bu saatlerde aşktan uzak Bir deniz kıysında Bir koy kumsalında Bazenda bir dağ başında Kıyasıya iç çatışması Sen nereden bileceksin gülüm Yalnızlığın künyesi boynumda Buğusu tüten ekmek gibi Korlanmamış yürek dem tutmaz Demem o ki Dört başı mamur olmayan aşk İki beden büyük sana Sol yanım öyle söylüyor Yolun taşlı dikenli Hızırda ugramaz gayri |