SÖYLEYİN LEYLA'YA BENİ UNUTSUN
Söyleyin Leyla’ya beni unutsun…
Ne sıcak koynu varmış hatıraların, İnsan yıllar sonra anlıyor bunu, Acılar işlemeye başlayınca içine, Derinden derine duydukça kahrı, Uzayan gecelerde, Ateş basınca her aynını, Çareler tükenince, Yok, olunca umutlar, Bir sızı; ince ince, En derine inice… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Hiç yaşamamış gibi her şeyi, Güneşi hiç görmemiş gibi, Seyretmemiş gibi mehtabı, yıldızları, Bana söz vermemiş gibi, Dayanamaz bütün bunlara biliyorum, Yalan der başka bir şey demez, Kötü söz söylemez, O bilmez kini, Sadece gözyaşları birikir kirpiklerinde, Sadece çeke çeke ağlar içini, Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Aynalarda taramasın saçını, Türküler söylemesin sevda üstüne, Tenhalarda gezmesin yalnız başına, Yağmur yağarken sığındığımız, Ve adımızı yazdığımız o incir ağacının, Artık bilsin çoktan kuruduğunu, Sigara üstüne sigara yakmasın, Unutsun bütün hüzzamları, nihaventleri, Şükran ayı, Suat Sayın’ı, Bir daha gitmesin o sahil kahvesine, Başka bir yerde içsin ne olur, Tek şekerli çayını… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Boşuna yakmasın evinin ışıklarını, Açık bırakmasın perdeleri boşuna, Hala duruyorsa çok sevdiği kuşları, Onları benim için salıversin ne olur, Aşkmış, saadetmiş, Bizden ne kadar uzak, Ki öğrendik katı gerçeği sonunda, Kader tek sebep, Onunsa inandıkları, O falcı kadının, Üç beş kuruş almak için, Söylediği yalanlardı hep, Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… Köprü’yü, Emirgan’ı, Bakırköy’ü, silsin aklından, Bastırsın içindeki martı çığlıklarını, Nasılsa yıllardır taş bastık bağrımıza, İnsanlar içinde, Unuttuk biz olmayı, Yalnızlığa alıştık, Evlenip barklanıp Çoluk çocuğa karıştık, Ben O’nu çok üzdüm, çok ağlattım, Affetsin, Söyleyin Leyla’ya beni unutsun… |