KAİNATIN SON EMRİ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Tekmili düşlerin tekbir getiren ve havsalamdan taşan sözcüklerim efkârın dahi yan bastığı var olsun çarpık düzen içinde yaşadığım ben düzgün olduğum kadar da düzeltemezken cihanı. Hörgücü yasın Haznesi yaşın Yâd ellerden sökün eden Kâh fısıltı kâh veryansın Çekincelerim suskun Çalıntı değil hem kalbin nidaları Hüznün buğrası Külyutmaz yetilerim Makberin çağrısı Yedi düvele de yeterim Yandığım kadar yaktığım Kardığım kadar kandığım Meali bazen ölüm Bazen kurtuluşa denk düşen Bir mevsim ki peşinden sürüklendiğim Gönül razı gelmez asla ayrılığa Yürekte kopar fırtına Fıtratım ve Fitnat iklim Firari bir besteyim Adım sessizlik Yüklemim özlem içeren Korunda sevdanın Közünde yalnızlığın Duvar dibinde solan Bir saksı gibi saklandığım Bir ruh gibi bedenimi taşladığım Bir boyut ki serildiğim Beti benzi de attı madem güneşin Mağdur bir tınısı var günün O devasa sarkaç köpüren Ölgün yüzünden kederin Dökülen yaşlar yasın da muadili bir yaştayım Nemli ruhumu telaşla süpürdüğüm bir kavşakta Döngü kırık Gönlüm harap Firari bir masal gibi Çeperinde hayatın Hemhal olduğum sözcüklerin tufanı İksiri bilinmezin İvedilikle tehir ettiğim yenilginin Peşi sıra peşinen sevip koyduğum O son nokta Varsın olsun izafi Yandığı kadar kalem Yakardığım Rabbi Bulmanın huzurunda Hazanın dibinde Çökkün göğün titrinde Bir buldozer ki ezen Bir rüzgâr ki çılgınca esen Nemalandığım her insan her yalan Beni benden eden Tinindeyim kaderin Üstü örtülü kederin Kanıksadığım mı lanetin iz düşümü? Gel gör ki ben aşkla inançla Huda’dan İstediğim her dilek uğruna Diktiğim fidanın gölgesine Direncimin de sınandığı Bir buket olsaydı keşke içinde saklandığım Bir berat ise yaşam Beynamaz gölgelerden alıp da başımı gittiğim Yolun müdavimi Zikrettiğim kadar denk düştüğüm her fikri Ne de olsa boynumun borcudur insan kalmanın meali Varla yok arası bir nizam ki Serildiğim şu döşek ne kirli ne kin yüklü Hüzün yüklü çekmecemde kilitli Yüreğimin de ihbarı iken Kainatın neyse artık son emri… |