ölmek kaçığıvazoya teyellenmiş kır papatyası gözlerini dikmiş söküldüğü yere yeşile kanan ne varsa soluyordu nefessiz sarısı kuruya kesilen ölmeklik inandı mı bilinmez eskimiş mushaflara bileğinde sallanan akik tesbih ile tozlanan ibrişimleri dokuyordu akşamın kızıllığına tohumlanıp oturmuş ağlamak değil bu özsuyu yürürken toprağa doğru vakitsizdi hepsi ve her şey yersiz avazı çıktığı kadar kurumak bu kristal esarette aynanın önünde süslenmek o elim hatıraya çingene atları uçup geçti kanadı kırmızı eyerli |
"aynanın önünde süslenmek o elim hatıraya"
Kimileyin o kadar çoktur ki söyleyeceklerin susmakla başederken kelimelerin boğazında düğümlenişini izlersin göz ucuyla bütün aynaların önünde
Ve kalemin kırılışıdır akılda kalacak olan.
Nasıl güzel şiir