HİSSİZŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaşadığımız asrın felaketi üzerine yazdığım deprem konulu şiir.
HİSSİZ Deprem bize yavaş yavaş geldi, görmek istemedik. Arpa buğday ekilecek yere fütursuzca bina diktik. Yetmedi, bir şey olmaz nasılsa deyip kolonları kestik. Arsızca önüne geçip boy boy resim çektik. Zelzele önce yaşantımızda, karakterimizde oldu. Hakikatten başka malayani işler heybemize doldu. Davet ettik gazabı, özümüz töremiz kayboldu. Özenle süslediğimiz yuvalar mezarımız oldu. Sebepler çok bilmem hangisini saysam. Çimentodan çalıp kumla mı sıvasam! Kim nereden bilecek? Ne olur sanki demirini az ince koysam. Rengarenk boyalıydı binalar, demirden çalarak. Çimentosunu az koyduk kumunu çoğaltarak. Belediyeden ruhsat aldık, ceplere para koyarak. Adamını bulup, iş bitirdik. Allah’tan korkmayarak. Komşusu açken tok yatan bizden olamazdı. Utanmadan paylaşımlarımız ziyafet sofrasındandı. Kimimiz arsız, kimimiz hırsız, kimimiz utanmazdı. Bedenlerimizden önce insanlığımız enkaz altında kaldı. Sebepler öyle çoktu ki saymaya lisan, anlamaya izan gerek. Hepsinin öznesinde biz varız saymaya ne hacet… Özgürdük biz sınırsızca! Bunlarda ne vardı. Gavurun bile yapmadığı sapkınlıklar bizde artık doğaldı. Allah’ın emirleri de neydi! Onlar orta çağda kalmalıydı. Erkek erkekle, kadın kadınla nikahlansa! Ne olacaktı. Mimar Sinan’dan habersiz mimarlar yetişti. Eline kürek almayan mühendislere diplomalar verildi. Unuttuk maziyi, ders almakta ne? nasılsa gelip geçerdi. Yıkıldık bir kere daha ülkece, yürekleri delip geçti. Şubat ayının altısı gecenin dördüydü. Kar taneleri serpiliyor, gece şehirlerin örtüsüydü. İmtihanı bekleyen bir ülke uykuya gömülüydü. Masum hayvanlar uyanmış, perdesiz gözlerle afeti görüyordu. Önce mavi bir ışık gökyüzünde belirdi. Yerin beş fersah altında fay kırıldı, yer delindi. Sebepler bir araya gelip zemin şiddetle sarsıldı. Arz, taş, toprak sallanırken insan uykuda yakalandı. Kolonlar duvarlar çılgınca birbirine vurmaktaydı. Kimi ölüme kimi yaşama uyanmaktaydı.
HİSSİZ
Deprem bize yavaş yavaş geldi, görmek istemedik. Arpa buğday ekilecek yere fütursuzca bina diktik. Yetmedi, bir şey olmaz nasılsa deyip kolonları kestik. Arsızca önüne geçip boy boy resim çektik. Zelzele önce yaşantımızda, karakterimizde oldu. Hakikatten başka malayani işler heybemize doldu. Davet ettik gazabı, özümüz töremiz kayboldu. Özenle süslediğimiz yuvalar mezarımız oldu. Sebepler çok bilmem hangisini saysam. Çimentodan çalıp kumla mı sıvasam! Kim nereden bilecek? Ne olur sanki demirini az ince koysam. Rengarenk boyalıydı binalar, demirden çalarak. Çimentosunu az koyduk kumunu çoğaltarak. Belediyeden ruhsat aldık, ceplere para koyarak. Adamını bulup, iş bitirdik. Allah’tan korkmayarak. Komşusu açken tok yatan bizden olamazdı. Utanmadan paylaşımlarımız ziyafet sofrasındandı. Kimimiz arsız, kimimiz hırsız, kimimiz utanmazdı. Bedenlerimizden önce insanlığımız enkaz altında kaldı. Sebepler öyle çoktu ki saymaya lisan, anlamaya izan gerek. Hepsinin öznesinde biz varız saymaya ne hacet… Özgürdük biz sınırsızca! Bunlarda ne vardı. Gavurun bile yapmadığı sapkınlıklar bizde artık doğaldı. Allah’ın emirleri de neydi! Onlar orta çağda kalmalıydı. Erkek erkekle, kadın kadınla nikahlansa! Ne olacaktı. Mimar Sinan’dan habersiz mimarlar yetişti. Eline kürek almayan mühendislere diplomalar verildi. Unuttuk maziyi, ders almakta ne? nasılsa gelip geçerdi. Yıkıldık bir kere daha ülkece, yürekleri delip geçti. Şubat ayının altısı gecenin dördüydü. Kar taneleri serpiliyor, gece şehirlerin örtüsüydü. İmtihanı bekleyen bir ülke uykuya gömülüydü. Masum hayvanlar uyanmış, perdesiz gözlerle afeti görüyordu. Önce mavi bir ışık gökyüzünde belirdi. Yerin beş fersah altında fay kırıldı, yer delindi. Sebepler bir araya gelip zemin şiddetle sarsıldı. Arz, taş, toprak sallanırken insan uykuda yakalandı. Kolonlar duvarlar çılgınca birbirine vurmaktaydı. Kimi ölüme kimi yaşama uyanmaktaydı. |