Roza
Kalbi kırık örtüleri
omuza kaldırarak Kaldırımlara üflüyor büyücüler roza Bu şehirde Bir lafız ki Kırk katır hafız yetiştiren bir bilmece peşinde Aya tırmanan falcı kadınlara Gözleriyle boğdular bizi Sözlerine neşter değmiş çocukları Tam da alın yazılarından vurdular roza Hasedi Mevsimler gibi Bir dünyaya ayrı kumruları Ölülere boğdular Yüzü muğlak kalan Gönlü derinden harabeye çevrilmiş Siyah atlar peşinde Hırsızlara soyunukken .. Sevdası çalınan öykülerin Seypası soru işaretleriyle tıkanmış Bir vurgundur Göz hapsine boğdular roza En iyi dilekleri En iyi duaları ... Ölmüş gönüllere sığdırarak... Seninle ikinci kez karşılaşınca Anladım Gözlerinin buğultusunda neyin saklı tutulduğunu Bir verem ki Gövden üşür mavi sanrılara Zannet ki ölelim Taş sayacak günler kalmalıydı zaten roza Makberinde bir türkü bu içenlerin duasına Derdim dermanım oldu senle Ölçüsüz övgüler gibi Bir gözüm vardı sana vurgun İçimden dışarı çıkamayan Nareni buzdan cehennemlere ceng Vadesi kırılmış cennetlere a/yaklı ateşlerle Genzi çarmıhta bekleyen deliler izlerken Seni emziriyor dilim roza Seni bohçalarda donatılmış aşk ile Su odunla kıvrak ölür Odun dirilirken Ölüm yalakalıktır zaten Yad ettiğim sensin roza Vucüdunda yalpalanan Okyanuslarına göm beni Sonsuzluğunla uçur saçlarımı Güneşe uzayalım Gönülgahın kafesinde Beni bir yer de bekle Bu tam da kalbimin söküldüğü yer olsun roza Bu şehir öyküdü Bu şehir ürktü Bu şehrin dehlizlerinde Gezgin ingeler Gezgin imgeler... |