ANTAKYA'YA MEKTUBUM VAR
Ahh Antik kentim ahhh...
Gözlerimden akan yaşlarla Saatler Yağmurlu bir gecenin sabahına doğru ilerlerken Sen kokan her şeye Yere göğe adını yazacağım. Sene ikibin yirmi üç Vakit şubatın altısı Saat kış vaktinin dört on yedisini gösterirken Gökyüzünü buz havası sarmıştı. Ansızın Ölümün uykusunda Büyük bir gafletle uyanmıştı canlar. Panik içinde Korku içinde Çaresizlik içinde Bedenler tir tir titrerken Kimisi sağa Kimisi sola Kimisi de yerden yere savrulmuştu. Binalar toprağın altına girmiş Yer yerinden oynamış İnsanlar Duvarlar Eşyalar Enkaz yığınına dönüşüp Umutlarına Hayallerine Kısacası her şeye veda edip Cesetler kefenlere sığdırılamamıştı... Biliyorum Her şeyi biliyorum. Günler sonra bile Enkazlara uzanan el olmadığını İnsanların canlı canlı hayata veda ettiğini Kırılan gönüllerin Ailesini kaybedenlerin Umudunu yitirdiğini Çocukların annesiz babasız kaldığını Hastane odalarında halen şifa arayanları İnan Her şeyi biliyorum benim güzel Antakya’m. Tez vakitte Seher vaktinde yeniden göz göze bakınalım. Ne olur ağlamayalım geçmişe Satalım zulmün her zerresini yetmişe Bize uzanan eller olsun endişe Hadi güzel Antakya’m hadi İçimizdeki hüznün küllerini yakalım. Hep bir arada olalım. Ahh Antik kentim ahhh... Kuralsızca yaşanan olgular Aramızdaki büyük aşka engel olmasın. Aşkın mevsimi yoktur derlerdi de inanmazdım. Ben seni Her mevsiminde sevdim. Her şeyine aşık oldum. Offf Antakyaʼm offf Benim duyuyor musun? Lütfen beni dinle: Elbet bir gün Doğum sancılarımızın var olduğu günler Gelip çatacak. Sekizinci defa yenibaştan dirilişini Büyük tarih altın harflerle yazacak. Yaşamımızın her salisesinde Samadağ’ın denizinde canlar şifa bulacak. Sahip olduğun Asi Nehri yeniden dolacak. Kırıkhan yeniden yeşerecek İskenderun’da yeniden türküler söylenecek. Orta Doğu kapısı Cilvegözü Yeniden açılıp Ekmeğinden yiyen her canlı sana dua edecek İnan buna inan Benim can yüreğim inan. Mehmet Öksüz |