“Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım.
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın.
Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.” (2)
Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı yalnızca Allah’a aittir.
Allah, her canlının anne karnından başlayıp devam eden hayat yolculuğunun her basamağında uğrayacağı menzili,
orada kalacağı süreyi ve bu basamağın sonunda emânet bırakılacağı yeri de bilir.
Bütün bunlar, apaçık ve açıklayıcı-ayrıştırıcı bir kitapta kayıtlıdır. (1)
Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağını bilir. O’nun katında her şey bir ölçü iledir. (3)
O, duyular ötesini de, duyuların algı sahasına gireni de hakkiyle bilendir.
O, ululardan ulu, yücelerden yücedir. (4)
Allah’ın ilmine göre sizden birinin niyet ve sözlerini gizlemesiyle onu açığa vurması,
yine içinizden birinin gecenin karanlıkları içinde saklanmasıyla güpegündüz ortalıkta gezip dolaşması arasında hiçbir fark yoktur. (5)
Her bir insanın önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçi melekler vardır.
Bir toplum, içinde bulundukları iyi hâli değiştirmedikçe, Allah, onlara olan nimetini değiştirmez.
Fakat Allah, bir topluma kendi günahları yüzünden bir kötülük dilediği zaman, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir.
Onları, Allah’tan başka koruyacak kimse de bulunmaz. (6) Size şimşeği hem korku verecek hem de bereketli yağmurların müjdecisi olarak ümide sevk edecek şekilde gösteren ve yağmur yüklü ağır bulutları meydana getiren O’dur. (7)
Gök gürültüsü Allah’ı överek O’nun yüceliğini haykırır. Melekler de O’nu korku ve saygıyla tesbih ederler.
O, yıldırımları gönderip, bunlarla dilediğini çarpar öldürür. Hal böyleyken hâlâ kâfirler, Allah’ın birliği hakkında tartışıp durmaktadırlar.
Oysa Allah, zâlimlerin hilelerini başlarına geçirip onları cezalandırmada şiddetli bir kudrete ve kuvvete sahiptir. (8)
Gerçek dua ve ibâdet, ancak Allah’a yapılan dua ve ibâdettir.
Müşriklerin, O’ndan başka yalvardıkları putlar, kendilerine hiçbir şekilde karşılık veremez.
Onların durumu, tıpkı ağzına su gelsin diye iki avucunu açık bir şekilde suya doğru uzatıp öylece bekleyen kimse gibidir.
Oysa bu şekilde onun ağzına su hiçbir zaman gelmeyecektir. İşte kâfirlerin duası da hep böyle boşa gider. (9)
Göklerde ve yerde her kim ve her ne varsa, isteyerek veya zorunlu olarak, hem kendileri hem de gölgeleri sabah akşam dâimâ yalnızca Allah’a secde ederler. (10)
Rasûlüm! “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” diye sor ve onlar cevap vermezlerse sen: “Allah’tır” diye cevap ver.
Onlara: “Allah’ı bırakıp da kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecek olanları dost mu edindiniz?” diye sor.
Yine onlara: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklarla aydınlık hiç eşit olur mu?” diye sor.
Yoksa onlar Allah’ın yarattığı gibi yaratan O’na ortak bazı tanrılar buldular da, bu tanrıların yarattığı varlıkların, Allah’ın yarattığına benzemesi kafalarını mı karıştırdı?
Sen şöyle de: “Allah, her şeyi yaratandır. O tektir, her şeyi kudretine boyun eğdirendir.” (11)
Allah gökten su indirir de vâdiler, dereler kendi miktarlarınca sel olup akar. Bu sel, üzerinde kabaran köpüğü yüklenip götürür.
İnsanların süs eşyası veya faydalı bir âlet yapmak için ateşte erittikleri madenlerin üzerinde de buna benzer köpük meydana gelir.
İşte Allah hak ile bâtılı böyle bir misalle anlatır: Köpük yok olup gider. İnsanlara fayda veren kısmı ise yerde sâbit kalır. İşte Allah, gerçekleri böyle misallerle anlatır. (12)
Rablerinin emrine uyanlara en güzel mükâfat olarak cennet vardır.
O’nun emrine uymayanlara gelince, yeryüzündeki her şey ve bir o kadarı daha kendilerinin olsa, azaptan kurtulmak için mutlaka hepsini fedâ ederlerdi.
İşte hesâbın en kötüsü onları beklemektedir. Sığınacakları yer cehennemdir. Orası ne fenâ bir yataktır. (13)
Rasûlüm! Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilip de buna inananla, bunu göremeyecek kadar kör olan hiç eşit olur mu?
Ancak gerçek akıl sahipleri, düşünüp ders ve öğüt alır. (14)
Onlar, Allah’a verdikleri sözü kesinlikle yerine getirirler; verdikleri sözden dönmezler. (15)
Gerçek şu ki, senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti. Fakat ben, belki yanlışlarından dönerler diye inkâr edenlere mühlet verdim;
dönmeyince de onları azabımla kıskıvrak yakaladım. Böylece, cezalandırmamın nasıl olduğunu gördüler. (16)
Her insanın hayır veya şer ne işlediğini görüp gözeten Allah, hiç bunu yapmaktan âciz olan putlarla bir tutulabilir mi?
Buna rağmen, kalkıp bir de Allah’a ortaklar koşuyorlar.
De ki: “Haydi bunları adlandırın; kimdirler, ne iş yaparlar?
Ne o, yoksa siz Allah’a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?
Yahut gelişi güzel, anlamsız sözlerle mi kendinizi aldatıyorsunuz?”
Doğrusu o kâfirlere kurdukları tuzaklar süslü gösterildi ve böylece doğru yola girmeleri engellendi.
Zâten Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa, artık hiç kimse onu doğru yola iletemez. (17)
Onları dünya hayatında mâhiyetini tahmin edemeyecekleri cezalar beklemektedir.
Âhiret azabı ise elbette çok daha çetindir. Onları Allah’ın azabından koruyacak da hiç kimse yoktur. (18)
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Allah’ın azabından koruyacak da hiç kimse yoktur şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Allah’ın azabından koruyacak da hiç kimse yoktur şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Yüce Kur'an-ı Kerim için meal çalışmanızda Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyet diliyorum. Bu hayırlı gayretinizden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır, sağolun varolun, Allah râzı olsun inşallah 🙏 Ramazanı Şerifimiz mübarek olsun, Cenab-ı Hak oruç ve diğer ibadetlerimizi kabul eylesin inşallah 🙏 Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
“Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım.
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın.
Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.” (2)
Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı yalnızca Allah’a aittir.
*** Allah’ın azabından koruyacak da hiç kimse yoktur *** şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...