6
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
762
Okunma
Rasûlüm!
Sen sevdiğini doğru yola erdiremezsin,
lâkin Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
Çünkü, doğru yola girecek olanları
en iyi O bilir. (6)
Ey iman edenler!
Şeytanın adımlarına uymayın.
Kim şeytanın adımlarına uyarsa,
bilin ki o,
ısrarla hayâsızlığı,
çirkin ve kötü işleri yapmayı emreder.
Eğer üzerinizde
Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı,
sizden hiç kimse ebediyen temize çıkamazdı.
Ancak Allah
dilediği kullarını temize çıkarır.
Allah her şeyi hakkiyle işiten,
hakkiyle bilendir. (3)
İşte biz Kur’an’ı böyle
apaçık âyetler hâlinde indirdik.
Şüphesiz Allah,
dilediğini doğru yola erdirir. (1)
Şüphesiz Allah;
mü’minler, yahudiler, sâbiîler, hıristiyanlar,
mecûsîler ve müşrikler arasında
kıyâmet günü kesin hükmünü verecektir.
Çünkü Allah
her şeye hakkıyla şâhittir.(2)
Doğrusu biz,
gerçeği açıklayan apaçık âyetler indirdik.
Ancak Allah dilediği kimseleri
doğru yola eriştirir. (5)
Neticede Allah onları,
işledikleri amellerin en güzeliyle
mükâfatlandıracak,
üstelik onlara lutfu kereminden
daha fazlasını verecektir.
Allah,
dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.(4)
Bu tür nankör insanlara
bir rahmet tattırdığımızda
bununla sevinir, şımarırlar.
Fakat kendi elleriyle yaptıkları
günahlar yüzünden
başlarına bir felâket geldiğinde ise
derhal ümitsizliğe düşerler. (8)
Onlar,
Allah’ın dilediğine rızkı bol verdiğini,
dilediğine de rızkı daralttığını görmezler mi?
Şüphesiz bunda iman eden bir toplum için
nice dersler ve ibretler vardır. (9)
De ki:
“Rabbim kullarından dilediğine rızkı bol verir,
dilediğine ise az verir.
Şunu bilin ki, hayır yolunda ne harcarsanız,
Allah onun yerine yenisini lutfeder.
Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (10)
Dilesek onları suda boğarız da,
ne feryatlarına koşan kimse olur,
ne de bir yolunu bulup
boğulmaktan kurtulabilirler. (11)
Ancak kurtulmaları için
tarafımızdan bir rahmetin kavuşması
ve onları belli bir zamana kadar
yaşatmayı istememiz müstesnâ! (12)
Allah,
sözün en güzeli olan Kur’an’ı,
âyetleri birbiriyle âhenkdâr, uyumlu,
tıklım büklüm hakîkat dolu
bir kitab hâlinde indirdi.
Rablerine karşı
derin bir saygı duymakta olanların
onun tesiriyle derileri ürperir;
sonra da hem derileri,
hem kalpleri Allahın zikrine ısınıp yumuşar.
İşte bu kitap,
Allah’ın doğru yol rehberidir ki,
dilediğine onunla yol gösterir.
Allah kimi de saptırırsa
artık onu doğru yola getirecek
kimse yoktur. (13)
Allah,
din olarak Nûh’a emrettiğini,
hem sana vahyettiğimizi,
keza İbrâhim’e, Mûsâ’ya, İsa’ya emrettiğimizi
sizin ferdî ve içtimâî hayatınız için de
mutlaka uyulması gereken,
değişmez ve değiştirilemez bir şeriat,
bir hukuk düzeni kıldı.
Onun da aslı şudur:
“Dinî doğru anlayıp
hükümlerini en güzel şekilde uygulayın
ve bu hususta ayrılığa düşmeyin!”
Ancak senin dâvet ettiğin esaslar,
müşriklere çok ağır gelmektedir.
Oysa Allah dilediği kullarını
bu mükemmel dini
hem yaşamak
hem de tebliğ etmek için seçer
ve kendisine gönülden yönelenleri
doğru yola iletir. (14)
Allah kullarına rızkı bol bol verseydi,
elbette yeryüzünde taşkınlık ederlerdi.
Bu sebeple O,
rızkı dilediği ölçüde indirir.
Şüphesiz O,
kullarının bütün hallerini çok iyi bilmekte
ve onları hakkiyle görmektedir. (15)
Nefsinin kötü arzularını
kendine ilâh edinen kimseyi gördün mü?
Allah onu bir bilgiye göre saptırmış,
kulağını ve kalbini mühürlemiş,
gözlerine de perde çekmiştir.
Allah’tan sonra artık onu
kim doğru yola getirebilir?
Hiç düşünüp ibret almaz mısınız? (16)
Şunu da bilin ki,
aranızda her meselede
kendisine müracaat etmeniz gereken
Allah’ın Rasûlü bulunmaktadır.
Eğer o Rasûl,
birçok işte size uyacak olsa,
başınız derde girer,
gerçekten sıkıntıya düşersiniz.
Ama Allah size imanı sevdirdi
ve onu kalplerinizde süsleyip güzelleştirdi.
Buna karşılık küfürden,
her türlü günahtan
ve isyândan sizi iğrendirdi.
İşte itikat, amel ve ahlâk bakımından
doğru yolda yürüyenler,
bu özellikleri taşıyan mü’minlerdir. (17)
Bu, Allah tarafından
büyük bir lutuf ve nimettir.
Allah her şeyi hakkiyle bilen,
her hükmü ve işi
hikmetli ve sağlam olandır. (18)
Çünkü Allah:
“Ben ve peygamberlerim
mutlaka ve mutlaka gâlip geleceğiz” diye
hükmetmiştir.
Şüphesiz Allah,
çok kuvvetlidir,
karşı konulamaz bir kudrete sahiptir (19)
Allah’ı unutup da
bu yüzden Allah’ın da kendilerine
kendilerini unutturduğu,
dolayısıyla fayda ve zararını bilmeyen
kimseler gibi olmayın.
Onlar,
büsbütün yoldan çıkmışların tâ kendileridir. (20)
Cehennemliklerle cennetlikler
elbette bir olamaz.
Cennetlikler, işte onlar,
gerçekten kurtuluşa erenlerdir. (21)
Peygamberlik, Allah’ın lutfudur;
onu dilediğine verir.
Gerçekten de Allah,
pek büyük lutuf ve ihsân sahibidir. (22)
Başa gelen her musîbet,
ancak Allah’ın izin vermesiyledir.
Kim içten ve şuurlu olarak
Allah’a iman ederse,
Allah onun kalbini
doğruya ve gerçeği idrake açar.
Allah her şeyi hakkiyle bilir. (23)
Şu günahkâr kâfirler,
çarçabuk geçen dünya hayatını seviyorlar da,
önlerinde kendilerini bekleyen
o korkunç kıyâmet gününü
bir kenara bırakıyorlar. (24)
Oysa onları yaratan,
bütün organlarını
damar ve kaslarla birbirine sımsıkı bağlayıp
yaratılışlarını sapasağlam yapan biziz.
Dilediğimiz zaman onları helâk eder,
yerlerine elbette benzerlerini getiririz. (25)
Bu Kur’an,
bir hatırlatma, bir uyarıdır.
Artık dileyen kendisini
Rabbine ulaştıracak bir yol tutsun. (26)
Ama unutmayın ki,
Allah dilemedikçe
siz bir şey dileyemezsiniz.
Doğrusu Allah,
her şeyi hakkiyle bilen,
her hükmü ve işi
hikmetli ve sağlam olandır. (27)
Allah dilediği kimseyi rahmetine eriştirir.
Zâlimler için ise O,
can yakıcı bir azap hazırlamıştır. (28)
Allah, kullarından dilediğine
rızkı bol verir,
dilediğinin rızkını da daraltır.
Şüphesiz Allah
her şeyi hakkiyle bilir. (7)
(1) Hac / 16. Ayet (2) Hac / 17. Ayet (3) Nûr / 21. Ayet
(4) Nûr / 38. Ayet (5) Nûr / 46. Ayet (6) Kasas / 56. Ayet
(7) Ankebût / 62. Ayet (8) Rûm / 36. Ayet
(9) Rûm / 37. Ayet
(10) Sebe’ / 39. Ayet (11) Yâsin / 43. Ayet (12) Yâsin / 44. Ayet
(13) Zümer / 23. Ayet (14) Şûrâ / 13. Ayet (15) Şûrâ / 27. Ayet
(16) Câsiye / 23. Ayet (17) Hucurât / 7. Ayet (18) Hucurât / 8. Ayet
(19) Mücâdele / 21. Ayet (20) Haşr / 19. Ayet (21) Haşr / 20. Ayet
(22) Cum’a / 4. Ayet (23) Teğabün / 11. Ayet (24) İnsan / 27. Ayet
(25) İnsan / 28. Ayet (26) İnsan / 29. Ayet 27) İnsan / 30. Ayet
(28) İnsan / 31. Ayet