7
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
801
Okunma
Müşriklere sor:
“Kızlar Rabbinin de,
erkek çocuklar onların mı?” (4)
Yoksa biz
melekleri dişi olarak yaratmışız da,
onlar buna şâhit mi olmuşlar? (5)
Haberiniz olsun ki onlar,
sırf iftirâ ederek diyorlar: (6)
“Allah çocuk edindi!”
Hiç şüphesiz onlar yalancıların tâ kendileridir. (7)
Ne yani,
Allah
kızları erkek çocuklara
tercih mi etmiş? (8)
Ne oluyor size?
Ne biçim hüküm veriyorsunuz? (9)
Hiç aklınızı başınıza alıp düşünmüyor musunuz? (10)
Yoksa elinizde kesin bir deliliniz,
bir dayanağınız mı var? (11)
Eğer doğru söylüyorsanız,
haydi getirin o kitabınızı! (12)
Bir de kalkıp
Allah ile cinler-melekler arasında
bir soy bağı uydurdular.
Oysa melekler çok iyi biliyor ki,
bu tür iftirâda bulunanlar toplanıp
hesapları görülmek üzere
Allah’ın huzuruna çıkarılacak
ve cehenneme atılacaklardır. (13)
Sizi yaratan,
sonra rızıklandıran,
sonra vakti gelince öldüren
ve kıyâmet günü yeniden diriltecek olan
Allah’tır.
Düşünün bakalım!
Allah’a koştuğunuz ortaklar içinde
bunlardan herhangi birini yapabilecek var mı?
Allah,
onların koştukları ortaklardan çok uzak
ve çok yücedir. (1)
Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. (2)
O, göklerin, yerin
ve bunlar arasında bulunan her şeyin Rabbi,
aynı şekilde doğuların da Rabbidir. (3)
Allah,
onların bu asılsız yakıştırmalarından
çok uzaktır, yücedir! (14)
Ancak Allah’ın ihlâsa erdirdiği kulları hariç!
Onlar böyle yakıştırmalarda bulunmaz;
aksine Rablerini şânına lâyık sıfatlarla yüceltirler. (15)
Ey müşrikler!
Siz de,
taptıklarınız da, (16)
Allah’a karşı kimseyi azdırıp
yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz. (17)
Siz ancak ille de cehennemi boylayıp
orada kavrulmak isteyen azgınları saptırabilirsiniz. (18)
Allah evlat edinmek isteseydi,
yarattıklarından dilediğini seçerdi.
Fakat O,
evlat edinmekten de,
her türlü noksanlıktan da yücedir.
O, her şeyi kudretine boyun eğdiren
tek bir Allah’tır. (19)
De ki:
“Ben, her türlü şirk ve gösterişten uzak durup
taat ve ibâdetimi
yalnız Allah’a has kılarak
sadece O’na kulluk ederim.” (20)
“Artık siz
O’ndan başka kime ve neye isterseniz,
ona kulluk ededurun!”
De ki:
“Gerçek anlamda zarara uğrayanlar,
kıyâmet gününde
hem kendilerini
hem de yakınlarını
ziyana sürükleyecek olanlardır.
Apaçık hüsrân işte budur!” (21)
Biz bu Kur’an’da insanlar için
her türden ibretli misâller
ve apaçık örnekler sunduk;
belki düşünüp öğüt alırlar diye. (22)
Allah şöyle bir misâl veriyor:
Bir tarafta, karşılıklı rekâbet hâlinde
birbirleriyle sürekli çekişen
kötü huylu ortakların emrinde çalışan bir kişi,
diğer tarafta
sadece tek bir insanın emri altında bulunan
bir başkası:
bu iki adamın durumu
hiç eşit olabilir mi?
Elbette olamaz.
O halde, bütün teşekkür ve övgüler
yalnızca Allah’a olmalı;
kulluk ve ibâdet hiçbir ortağı olmayan
Allah’a yapılmalıdır.
Ne var ki,
insanların çoğu
bu gerçeği anlamaya yanaşmazlar. (23)
Rasûlüm!
Gerçek şu ki sen de öleceksin,
onlar da ölecekler. (24)
Sonra siz kıyâmet günü
Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacak
ve orada birbirinizle dâvalaşacaksınız. (25)
Allah adına yalan söyleyenden
ve kendisine ulaşan doğruyu yalanlayandan
daha zâlim kim olabilir?
Kâfirler için cehennemde yer mi yok? (26)
Allah kuluna yetmez mi?
Kalkmışlar,
seni O’nun dışında putlaştırıp
taptıkları bir takım varlıklarla
korkutmaya çalışıyorlar.
Allah kimi saptırırsa,
artık onu yola getirecek kimse olmaz. (27)
Allah kimi de doğru yola erdirirse,
onu da şaşırtacak, saptıracak kimse bulunmaz.
Allah, istediği anda
inkârcılardan intikâmını alan
karşı konulamaz kudret sahibi değil midir? (28)
Onlara:
“Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye
soracak olsan,
elbette: “Allah’tır” derler.
De ki:
“Öyleyse,
Allah’tan başka ilâh diye yalvardıklarınıza
bakmaz mısınız?
Allah bana bir sıkıntı vermek istese,
onlar, O’nun takdir buyurduğu bu sıkıntıyı
giderebilirler mi?
Yahut O benim için bir rahmet dilese,
onlar, O’nun bahşettiği bu nimetin
bana ulaşmasını önleyebilirler mi?”
De ki:
“Allah bana yeter!
Tevekkül edecek olanlar
yalnızca O’na dayanıp güvensinler!” (29)
Yoksa onlar
Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler?
De ki:
“Onlar hiçbir bağımsız mülkiyet
ve hâkimiyet sahibi olmadıkları
ve akıl adına hiçbir şey taşımadıkları halde
yine de mi onları
şefaatçi edineceksiniz?” (30)
De ki:
“Şefaat bütünüyle Allah’ındır.
Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti
ve hâkimiyeti yalnız O’na aittir.
Sonunda, hesap vermek üzere,
O’nun huzuruna döndürüleceksiniz.” (31)
Ne zaman Allah eşi ortağı olmayan
bir tek ilâh olarak anılsa,
âhirete inanmayanların kalplerindeki nefret
ve daralma
yüzlerine vurur.
Fakat Allah’ın dışında taptıkları şeyler anıldığında ise
hemen yüzleri güler,
neşelenirler. (32)
De ki:
“Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan,
duyuların ötesinde kalanları da
duyuların algı sahasına girenleri de
hakkiyle bilen
Allahım!
Anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında
kullarının arasında hak ve adâletle
hükmünü verecek olan elbette sensin.
(Beni doğru olana ulaştırmanı bekliyor,
inkârcıları sana havâle ediyorum.)”(33)
(1) Rûm / 40. Ayet (2) Sâffât / 4. Ayet (3) Sâffât / 5. Ayet
(4) Sâffât / 149. Ayet (5) Sâffât / 150. Ayet (6) Sâffât / 151. Ayet
(7) Sâffât / 152. Ayet (8) Sâffât / 153. Ayet (9) Sâffât / 154. Ayet
(10) Sâffât / 155. Ayet (11) Sâffât / 156. Ayet (12) Sâffât / 157. Ayet
(13) Sâffât / 158. Ayet (14) Sâffât / 159. Ayet (15) Sâffât / 160. Ayet
(16) Sâffât / 161. Ayet (17) Sâffât / 162. Ayet (18) Sâffât / 163. Ayet
(19) Zümer / 4. Ayet (20) Zümer / 14. Ayet (21) Zümer / 15. Ayet
(22) Zümer / 27. Ayet (23) Zümer / 29. Ayet (24) Zümer / 30. Ayet
(25) Zümer / 31. Ayet (26) Zümer / 32. Ayet (27) Zümer / 36. Ayet
(28) Zümer / 37. Ayet (29) Zümer / 38. Ayet (30) Zümer / 43. Ayet
(31) Zümer / 44. Ayet (32) Zümer / 45. Ayet (33) Zümer / 46. Ayet