9
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
780
Okunma
Andolsun ki,
sizi başta nasıl tek tek yaratmışsak,
şimdi de tek tek yapayalnız huzurumuza geldiniz
ve dünyada size verip hayaline daldırdığımız
her şeyi arkanızda bıraktınız.
Hani işlerinizi tanzimde
Allah’ın ortakları olduğunu ileri sürdüğünüz
şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz!
Onlarla aranızdaki bütün bağlar kopmuş
ve sizi kurtaracaklarını sandığınız
sahte tanrılar
yanınızdan kaybolup gitmiştir. (1)
Buna rağmen tuttular,
cinleri Allah’a ortak koştular;
halbuki onları da Allah yaratmıştır.
Bir de kesin bir bilgiye dayanmaksızın
O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar.
Allah, onların ileri sürdükleri
bütün bu nitelemelerden
sonsuz derecede uzak
ve çok yücedir. (2)
O,
gökleri ve yeri hiç yoktan,
eşsiz ve benzersiz şekilde yaratandır.
Eşi olmadığı halde
O’nun nasıl çocuğu olabilir ki?
Her şeyi O yaratmıştır
ve O her şeyi hakkiyle bilendir. (3)
Rabbiniz Allah işte O’dur.
O’ndan başka ilâh yoktur.
O, her şeyi yaratandır.
Öyleyse yalnız O’na kulluk edin.
Her şeyin dizginini elinde tutan,
her işte kendisine güvenilip dayanılan
O’dur. (4)
Gözler O’nu göremez,
fakat o gözleri görür.
O, yarattıklarının ihtiyacını
bütün incelikleriyle bilip karşılayan
ve her şeyden haberdâr olandır. (5)
Rasûlüm! Sen,
Rabbinden sana ne vahyediliyorsa ona uy.
O’ndan başka ilâh yoktur.
Müşrikler ne derse desin aldırma,
onlara ehemmiyet verme. (6)
Müşrikler:
“Eğer Allah dileseydi
ne biz O’na ortak koşabilirdik
ne de babalarımız;
ne de herhangi bir şeyi
haram kılabilirdik!” diyecekler.
Onlardan öncekiler de,
azabımızı tadıncaya kadar
peygamberlerini böyle yalanlamışlardı.
Şöyle de:
“Sizin yanınızda, çıkarıp bize göstereceğiniz
kesin bir bilgi ve belgeniz var mı?
Varsa gösterin!
Siz sadece kuru bir zanna uyuyorsunuz
ve siz ancak asılsız tahminlerle
yalan söylüyorsunuz.” (7)
Ey iman edenler!
Müşrikler birer pislikten ibarettir.
Onun için artık bu yıldan sonra
Mescid-i Harâm’a yaklaşmasınlar!
Eğer onların engellenmesiyle
yeterli gelir elde edememekten,
dolayısıyla fakirliğe düşmekten korkarsanız,
unutmayın ki,
Allah dilediği takdirde
lutf u keremiyle sizi zenginleştirir.
Şüphesiz Allah her şeyi bilen,
her işi ve hükmü hikmetli
ve sağlam olandır. (8)
Ehl-i kitaptan oldukları halde
Allah’a ve âhiret gününe inanmayan,
Allah ve Rasûlü’nün haram kıldıklarını
haram tanımayan
ve hak dîni din olarak kabul etmeyen kimselerle,
himaye vergisini tam bir aşağılık
ve baş eğmişlik duygusu içinde
kendi elleriyle verinceye kadar savaşın! (9)
Yahudiler:
“Uzeyir Allah’ın oğludur” dediler.
Hıristiyanlar da:
“Mesîh Allah’ın oğludur” dediler.
Bu, onların ağızlarında geveledikleri
câhilce sözlerdir ki,
kendilerinden önce geçmiş bazı kâfirlerin
sözlerine benzetiyorlar.
Allah onları kahretsin!
Nasıl da haktan bâtıla döndürülüyorlar! (10)
Onlar Allah’ı bırakıp
hahamlarını, râhiplerini
ve Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler.
Halbuki onlara,
kendisinden başka ilâh olmayan
bir tek Allah’a kulluk etmeleri emredilmişti.
Allah,
onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir. (11)
Onlar
Allah’ın nûrunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar.
Allah ise, kâfirler hiçbir zaman hoşlanmasa da,
nûrunu mutlaka tamamlamak istiyor. (12)
Allah,
Rasûlü’nü doğru yolun ta kendisiyle
ve adâlet ve hakkaniyet üzerine kurulan
hak dîni ile gönderdi ki,
müşrikler hiçbir zaman istemese de,
o dîni diğer bütün dinlere
üstün ve hâkim kılsın. (13)
Ey iman edenler!
Hahamlardan ve râhiplerden pek çoğu
halkın mallarını haksız yollarla yemekte
ve insanları Allah yolundan alıkoymaktadırlar.
Rasûlüm!
Altın ve gümüşü yığıp da onları
Allah yolunda harcamayanlar yok mu,
işte onları elem verici bir azab ile müjdele! (14)
Kıyâmet gününde,
biriktirilen o altın ve gümüşler
cehennem ateşinde kızdırılıp
onların alınları,
yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak
ve onlara:
“İşte bunlar,
kendiniz için biriktirdiğiniz altın ve gümüşlerdir.
Şimdi tadın bakalım
o durmadan yığıp biriktirdiğiniz
şeylerin cezasını!” denilecek. (15)
Gökleri ve yeri yarattığı gün
koyduğu kesin hükme göre
Allah katında ayların sayısı on ikidir.
Bunlardan dördü haram aylardır.
İşte doğru ve geçerli olan hesap budur.
O halde bu aylarda
konulmuş yasakları çiğneyerek
kendinize zulmetmeyin.
Bununla beraber müşrikler
bir araya gelip hiçbir kural tanımadan
sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa
siz de onlarla topyekün savaşın.
Şunu da bilin ki Allah,
kalpleri ilâhî saygıyla dolu olup
kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
Artık boşuna özür dilemeyin!
Çünkü siz iman ettikten sonra
tekrar küfre girdiniz.
Samimi tevbelerinden dolayı
sizden bir grubu affetsek bile,
diğerlerini inkâr ve günahta
ısrar etmeleri sebebiyle cezalandıracağız.(16)
Allah,
erkek olsun kadın olsun
bütün münafıkları ve kâfirleri,
içinde ebedî kalacakları
cehennem ateşiyle tehdit etmektedir.
O ateş onlara yeter.
Allah onları rahmetinden uzaklaştırmıştır;
onlar için bitip tükenmez bir azap vardır. (17)
Ey münafıklar!
Sizin hâliniz tıpkı
sizden önce gelip helâk edilmiş kavimlerin
hâline benzer.
Üstelik onlar sizden daha güçlü,
mal ve evlatları sizinkinden daha fazlaydı.
Onlar nasipleri kadar
dünya nimetlerinden faydalanıp
zevk almaya çalıştılar.
Sizden öncekiler nasıl nasipleri kadar
bu nimetlerden faydalanmaya çalıştılarsa,
siz de aynı şekilde nasibiniz kadar
bunlardan faydalandınız.
Hep birlikte oyun ve eğlence bataklığına
dalanlar gibi siz de daldınız.
O münafık ve kâfirlerin yaptıkları
dünyada da âhirette de boşa gitmiştir.
En büyük zarara uğrayanlar
işte onlardır. (18)
Yoksa onlara
daha önce helâk edilen toplulukların,
Nûh kavminin,
Âd ve Semûd’un,
İbrâhim kavminin,
Medyen halkının
ve şehirleri altı üstüne getirilmiş
Lût kavminin
ibret dolu haberleri gelmedi mi?
Halbuki onlara peygamberleri
apaçık deliller getirmişti de,
kabul etmemişlerdi.
Allah onlara kesinlikle zulmetmedi,
fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. (19)
Her insanın hayır veya şer
ne işlediğini görüp gözeten
Allah,
hiç bunu yapmaktan âciz olan
putlarla bir tutulabilir mi?
Buna rağmen,
kalkıp bir de Allah’a ortaklar koşuyorlar.
De ki:
“Haydi bunları adlandırın;
kimdirler, ne iş yaparlar?
Ne o,
yoksa siz Allah’a yeryüzünde
bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?
Yahut gelişi güzel,
anlamsız sözlerle mi kendinizi aldatıyorsunuz?”
Doğrusu o kâfirlere
kurdukları tuzaklar süslü gösterildi
ve böylece doğru yola girmeleri engellendi.
Zâten Allah
kimi sapıklık içinde bırakırsa,
artık hiç kimse
onu doğru yola iletemez.(20)
Onları dünya hayatında
mâhiyetini tahmin edemeyecekleri
cezalar beklemektedir.
Âhiret azabı ise
elbette çok daha çetindir.
Onları Allah’ın azabından koruyacak da
hiç kimse yoktur. (21)
Allah’a ortak koşanlar şöyle dediler:
“Eğer Allah dileseydi,
biz de, atalarımız da
O’ndan başka hiçbir şeye ilâh diye tapmaz
ve O’nun emri olmadan
hiçbir şeyi kendimize haram kılmazdık.”
Daha önceki müşrikler de
tıpkı böyle yapmışlardı.
Bu durumda peygamberlere düşen vazîfe,
apaçık tebliğden başka ne olabilir?
Doğrusu biz her ümmete:
“Allah’a kulluk edin
ve insanları sahte tanrılara tapmaya zorlayan
şeytânî güçlerden uzak durun” diye
uyaran bir peygamber gönderdik.
Allah onlardan bir kısmına
doğru yolu nasip etti;
bir kısmı da inkârları yüzünden
doğru yoldan sapmayı hak etti.
Öyleyse yeryüzünde dolaşın da
dîni yalanlayanların akıbeti
nasıl olmuş bir bakın! (22)
Bir de onlar kızları Allah’a yakıştırıyorlar;
hâşâ Allah böyle şeylerden
ve tüm noksanlıklardan yücedir;
çok sevdikleri erkek çocukları ise
kendilerine malediyorlar. (23)
Onlar hoşlanmadıkları şeyleri
Allah’a yakıştırıyorlar;
dilleri de durmadan,
en güzel mükâfatın kendilerini beklediği
yalanını uyduruyor.
Oysa hiç şüphesiz,
onları bekleyen ateştir,
hem de,
oraya sürüklenenlerin
en önünde olacaklardır. (24)
Allah sizin için
kendi cinsinizden eşler yarattı;
eşlerinizden de size evlatlar ve torunlar verdi.
Sizi temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdı.
Buna rağmen bazıları,
asılsız şeylere inanıp,
Allah’ın bunca nimetine karşı
nankörlük mü ediyorlar? (25)
(1) En’âm / 94. Ayet (2) En’âm / 100. Ayet (3) En’âm / 101. Ayet
(4En’âm / 102. Ayet (5) En’âm / 103. Ayet (6) En’âm / 106. Ayet
(7) En’âm / 148. Ayet (8) Tevbe / 28. Ayet (9) Tevbe / 29. Ayet
(10) Tevbe / 30. Ayet (11Tevbe / 31. Ayet (12) Tevbe / 32. Ayet
(13) Tevbe / 34. Ayet (14) Tevbe / 35. Ayet (15) Tevbe / 36. Ayet
(16) Tevbe / 66. Ayet (17) Tevbe / 68. Ayet (18) Tevbe / 69. Ayet
(19) Tevbe / 70. Ayet (20) Ra’d / 33. Ayet (21) Ra’d / 34. Ayet
(22) Nahl / 35. Ayet (23) Nahl / 36. Ayet (24) Nahl / 57. Ayet
(25) Nahl / 62. Ayet