0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
429
Okunma

DİYELİM Kİ
Diyelim ki sen gittin, ben kaldım;
sen yaşadın, ben öldüm.
ve aşktan söz etmedik biz.
Eridi buz dağları, yok oldu kutuplar,
kurudu öpüşmeye hasret dudaklarımız;
göçmen kuşlar uğramadı coğrafyamıza.
Diyelim ki bir yangın yeri yüreklerimiz;
alev alev…
Önce kor olduk,
sonra külümüz savruldu Dicle’ye.
Diyelim ki ikimiz de oturup seyrettik yok oluşumuzu.
Ne ben sarıldım sana,
ne de sen öperek uyandırdın beni.
Ve derken…
Aşkın ağır vebaliyle sendeledin.
Sen başını öne eğdin,
ben de görmezden geldim.
Diyelim ki kurdun sofranı aşka nadan birinin yüreğine;
sarmışken ihanet hücrelerini…
Mutlu mu olacaksın?
Vefadan yoksunluğunla doğurduğun ihanet,
yaşattığın bunca kalp ağrısını dindirir mi,
Mutlu olur musun dinlerken
“Bir tatlı huzur almaya geldik” şarkısını?
Yazık…
Çok yazık…
Belki de tarih yazarız dedikçe aşkta,
ayrılık düştü seyir defterimize.
Bilirsin,
“söylemiştim” demeyi hiç sevmem;
ama söylemiştim:
ölüm saçan keskin çıkışlarını,
unutamadığın sözde aşklarını,
giderek benden uzaklaştığını.
Diyelim ki o gün geldi artık;
her gün biraz daha,
daha biraz,
yavaş yavaş çekilirken geri,
aşka yakılan meşaleden,
ne duman kaldı ne de kül.
Sen acı içinde kıvranırken,
ben nefesiniz kaldım.
Bir söz vardır, bilirsin:
“Yaktığın can kadar yanacaksın,” diye.
Hayır, hayır…
Beddua etmiyorum sana.
Madem ki yaşatmadın aşkı yüreğime,
başka bir aşk düşürme yüreğine.
Efkan ÖTGÜN
5.0
100% (4)