DAĞ GÜLÜM
____DAĞ GÜLÜM _____
şizofrenik sancılar vuruyor bu gece açılmayan kapıların arkasından kirli emeller şafak atıyor saflığına sevdaların yorgunum çok yorgunum takadım kalmadı yalnızlıktan ne bir dost nede delikanlı düşman kaldı yanımda paslı bir tren geçidi çiziyor umutlarımı ben gidiyorum sen susuyorsun ben susuyorum sen gidiyorsun neden dağ gülüm neden neden iki yüreği bir araya getiremiyoruzki kirpiklerim ıslak elime değiyor sensizliğin kor ateşi yaylım ateşi var şizofren sancıların döşüme duman duman olmuş bağrımdaki ateş küllerim savruluyor gökyüzüne bu gece daha bi ağır hasretin yüreğime kirpiklerim sicim sicim sızlıyor gidişine yanaklarımda dar ağaçları kuruluyor yarınlarıma önümü göremiyorum artık adımlarım sensizliğin hasretine dayandı ben gidiyorum sen susuyorsun siliyorum dudağındaki yalanı yalan yalanı doğurur düşmeyesin suskunluğumun ayazına bir kapı kapandı bu gece kirpiklerim hissetti yokluğunu kokun sinmişti yatağıma bir nehir gibi akıp gittin sol avcuma baktım sel vuruyor sensiziliğime adaklar adamıştım senli bir görümlük nefese ama olmadı dağ çiçeğim olmadı ben sustum sen gittin sen sustun ben öldüm yokluğuna ne kadar şizofrenik sancı varsa bak yine vurdu gözlerime acıyı seviyorum dedimse-de bu kadarına can/mı dayanır dağ gülüm hadi çok uzatmayalım ayrılığı bilirsin aşıkların gidişi mum alevi gibidir hani senin dediğin gibi hatırlıyormusun dağ gülüm? küçük bir ev iki çocuk isimleride hazırdı birisi senden birisi benden alacaktı adını bak hava soğudu yine içimde tiz bir sancı sen iyimisin ? uzaksın bana biliyorum üşütmeyesin oralarda sıkı giyin beni sorma buralar epey soğudu tahta kulübemin camları üfürüyor senin hasretini içeri eski kapımın küflenmiş menteşeleri iç çektiren bir gıcırtıyla süslüyor geceyi gelenim gidenim yok hasretinden başka of dağ gülüm of sırtımda ağır bir ayrılık dilimde sancılı şizofrenik bir yara gibi sen vedalara güneş açmıyor artık hepsi çıkarcı dünyanın ganimeti paslı bir menteşe gibi sıkıştı yüreğim kirli dünyada yaşamaktan utanıyordum sokaklar bom boş yorgunum dağ gülüm çok yorgunum önümü göremediğim uçurumlar diziliyor adımlarım altına paslı bir tren gıcırtısı aldı yüreğimi peşine ben sahipsiz şizofrenik bir deli gibi gülüyorum acılara ayrılığı bir gelin gibi süsleyip gidiyorum artık kirpiklerim sancılı nehir gibi cehennem dökülüyor avuçlarıma anladım zorla güzellik olmaz çirkin olmak vardı arkandan kovsanda gitmemek vardı kapından dibi çıkmış dünyada ölmek vardı ellerinden anlaşıldı bu şiirin sonu gelmeyecek cigaramda bitti zaten yatmalı artık sensizliğin koynuna şizofrenik sancılar vurmadan hayallerimi / cüzzamlı yarınlar sarmadan gecelerimi unutma sözünü sakın dağ gülüm/ giderken iki elim kanda olsa gelirim demiştin/ya hadi bula ellerini döşümdeki sensizliğime bu gece son defa gir rüyalarıma.! Emel Abokan 27/01/2018 03:45 |
sus kalışların? bence bu soruların şifresi;
şiiriniz de gizli sayın şair, irdelemekten korkmadan, maif mısralarda; hem.kendinizi, hem de özleminizin doruklarında kalışlarışlarını nakışlamışsınız, cevapları buldunuğunuz şiiri ve kalemi kutluyorum,
tebrikler sayn şair,
karan