Sen yoktun...
Uzun bir seferin son saati gözlerin
vagon, vagon içmişliğim de vardır İçli içli dökülürken yüreğimin rıhtımına canımın içine anlatım seni taa içine her sancısını işledim yar diye vurulmuş bir serçenin kanadına gömdüm dert kapısına kırk kilit vurdum mini minnacık derdimi yine de anlatamadım ağırmış gecenin koynunda umutlarım tüketmeden boğum boğum gecenin örgülü saçlarını sırtlanıyorum yangın çıkarıyorum topraktan bulutlara buruk yağmurlar düşüyor avuçlarıma Buram, buram sen kokuyor toz bulutları yorgun dünyanın düşlerini emziriyor yüreğim yedi kat iklimlere sürüyorum atın yelelerini yol uzun, uzun bir yol masal diyarlarına sürüyorum ayaklarımı kırlangıçların izini sürüyorum parmak uçlarımla homurdanan rüzgara inat savuruyorum ruhumu senli yollara elimde eskiden kalma bir bağlama heybemde olabildiğince senli düşler yüreğim tıka basa sen gözümden yüreğime düşen yine sen ah nasılda severim seni bir bilsen hüzün yok gönül kapımda, olmadı hiç sana bil isterim mavinin sessizliğinde sana dökülen mevsimleri...🍃 |
ne çok sevgidir bu şair
imrenmemek elde değil
tebrikler
susmasın kalem
saygımla