Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 80.bölümü
bilinen en büyük zaferleri en şaşalı kazanımları yenmeyi de yenilmeyi de eşit gören soylu bir denklemin içinde yer almaktır uhut
tüm mesafeleri yok sayan asil direnişin dikey duruşun izdüşümüdür göğe bakma durağıdır uhut
cümle kaybedişleri göze aldıran tarifsiz bir ganimeti bulmanın sevinci görünmez bir serveti bilmenin sükunetidir Allah’la olmaktır Allah için olmaktır Allah’a kalmaktır uhut…
* islam ordusu şeyheyn tepelerine geldiği zaman resul-i ekrem durup ordusunu bizzat teftişten geçirdi on beş kadar küçük yaşta çocuğu da geri çevirdi içlerinde mücahitler safından ayrılmak istemeyen müşriklere karşı küçük yaşta da olsa savaşmak isteyenler vardı
bunlardan biri de rafi’ bin hadic idi ayağındaki mestlerin ucuna basarak resul-i ekreme uzun görünmek istiyordu sonradan bir sahabinin ya resulallah rafi’ iyi ok atar demesi ordudan ayrılmasını istememesi üzerine peygamber Efendimiz, onu da orduya aldı.
peygamberimiz (s.a.v.)’in ordusunu teftişi sona erdiği zaman güneş de o günkü vazifesini bitirip guruba doğru kaymaya başlamıştı az sonra bilal-i habeşi akşam ezanını okudu resul-i ekrem, mücahidlere namazı kıldırd. ayynı şekilde yatsı namazı da eda edildi.
efendimiz geceyi burada geçirecekti muhammed bin mesleme kumandasındaki elli kişilik bir devriye birliğini de orduyu muhafaza altında bulundurmak etrafı kontrol etmekle vazifelendirdi
sabaha yakın efendimiz a.s.m. ordusuyla birlikte şeyheyn’den ayrıldı uhud’a doğru yürüdü. artık her iki ordu da birbirini fark edebiliyordu düşman karşıda görünüyordu
mücahitler cephesinde sabah ezanı göklere dalga dalga yayılıyordu saf bağlayan müslümanlar hz. resulullahın arkasında silahlarını çıkarmadan düşmanlarının gözleri önünde namazlarını eda ettiler bu arada efendimiz tedbir babında zırhının üzerine ikinci bir zırh takkesinin üzerine ise miğfer giydi
artık iki ordu karşı karşıya gelmişti her biri harp nizamıyla meşgul oluyordu oraya kadar çekine çekine korku içinde gelmiş bulunan abdullah bin übey bin selul ortaya atıldı muhammed, rey ve görüş sahibi olmayan gençlerin sözünü dinledi benim sözümü dinlemedi
ey ahali bir türlü anlayamıyorum şuracıkta biz ne diye canımızı vereceğiz deyip kavminden ve münafıklardan üç yüz kadar askerle geri döndü
münafıkların ayrılmasıyla islam ordusu 700 kişiden ibaret kaldı kureyş ordusunun dörtte biri kadar abdullah bin übey, münafıklardan bir grupla islam ordusundan ayrılmakla kalmadı sair müslümanları da tesir altına almaya çalıştı
kur’an-ı azimüşşanda bu hususla ilgili olarak şöyle buyrulur ‘Allah, sizden iki birliğin halini de işitip görüyordu ki onlar dostları ve yardımcıları Allah olduğu halde bir an bundan gaflet ederek dağılmaya yüz tutmuşlardı halbuki müminler ancak Allah’a güvenip O’na tevekkül etmelidir’
münâfıklarla ilgili inen ayet ‘iki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen Allah’ın izniyle idi gerçek müminleri ayırt etmek içindi münafıkları da müminlerden ayırıp ortaya çıkarmak içindi
onlara gelin Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun denildi onlar ise,eğer gerçekten bir savaş olacağını bilsek elbette sizin peşinizden gelirdik dediler onlar o gün küfre imandan daha yakın idiler onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler Allah ise onların gizlediklerini hakkıyla bilir.’
muhayrık büyük bir yahudi alimi idi medine’de bol serveti vardı resul-i ekrem efendimizi mukkaddes kitaplardaki sıfatlarıyla tanırdı kavminden çekindiği dininin tesirinden kendisini bir türlü kurtaramadığı için bu sıfatları açıklamıyordu
bu durumu uhud harbine çıkışa kadar devam etti resul-i kibriya mücahitlerle uhud gazasına çıktığı sıradaydı o ana kadar bildiğini açıklamayan muhayrık şöyle dedi
ey yahudi cemaati vallahi siz muhammed’in peygamber olduğunu ona yardım etmenin, üzerinize düşen bir vazife yerine getirmeniz gereken bir hak olduğunu pekala bilirsiniz
yahudiler bugün cumartesi günüdür hiçbir şeyle meşgul olunmaz diye cevap verdiler muhayrık, kılıcını ve harçlığını yanına aldı akrabasından birisine
eğer, bugün öldürülürsem, mallarımın hepsi muhammed’indir o dilediğini yapmaya serbesttir diyerek vasiyette bulundu gidip islam ordusuna katıldı şehid düşünceye kadar da müşriklerle çarpıştı
bunun üzerine resul-i kibriya ona şu iltifatta bulundu muhayrık, yahudi ırkından, hayırlı bir kişidir muhayrık’ın vasiyeti üzerine mülkleri efendimize kaldı
muhayrık’ın mallarını teslim alan efendimiz, onların hepsini vakfetti medine’deki vakıfları umumiyetle muhayrık’ın mallarındandı
günlerden cumartesi idi peygamberimiz (s.a.v.) atından indi yürüyerek sayıca az iman ve cesarette büyük ordusunun saflarını bizzat kendisi tanzim etti sağ ve sol kanadı düzene soktu islam ordusunun arkasında uhud dağı vardı yüzü ise medine’ye doğru idi
resul-i kibriya oldukça mühim bir yer olan ayneyn tepesine elli muharipten teşekkül eden bir okçu müfrezesini vaziyet almak üzere vazifelendirdi
başlarına abdullah bin cübeyr’i tayin etti vazifeleri, uhud ile ayneny tepesi arasındaki geçidi muhafaza etmek düşmanın buradan islam ordusunu arkadan vurmasına fırsat vermemekti
resul-i ekrem okçulara şu emri verdi düşmanı yendiğimizi görseniz de size haber vermedikçe, adam göndermedikçe yerlerinizden asla ayrılmayınız düşmanın bizi mağlup ettiğini görseniz de yine kesinlikle yerinizi terk edip yardımlarına koşalım demeyin
daha sonra okçulara şu emri verdi kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi ben size adam göndermedikçe asla yerinizden ayrılmayınız resul-i kibriyanın emri ve talimatı böylesine net ve kesindi
iki ordu da artık harp nizamına girmiş karşılıklı bekliyorlardı islâm ordusunda, zübeyr bin avvam zırhlı kuvvetlerin hz.hamza zırhsız askerlerin başında vazifeliydi
müşrik ordusunun sağ kol kumandanı halid bin velid sol kol kumandanı ebu cehil’in oğlu ikrimeydi süvari birliklerinin başında safvan bin ümeyye okçuların başında abdullah bin ebi rabia vardı
müşrik ordusu cephesinde gürültü ve şamatanın bini bir paraydı gönülleri intikam hırsıyla dolu kadınlar türküler, şarkılar söyleyerek defler çalarak müşrikleri coşturmaya çalışıyorlardı
islam ordusu cephesi ise dualar, tekbirler, aminlerle inliyordu Allah’tan yardım dileniyor nusretini ihsan etmesi niyaz ediliyordu
resul-i kibriya hitabesinde onları cihada Allah yolunda savaşa bu yolda sabır ve sebata her şeye rağmen gayretle çalışmaya teşvik ediyordu
gönülleri imanla dolu, gözlerinden cesaret kıvılcımları sıçrayan mücahitler bir an evvel hücum" emrini heyecanla bekliyorlardı ya vurulup şehit olarak Allah’ın huzuruna çıkmak ya da müşrik topluluğunu yerle bir etmek için yerlerinde duramıyorlardı
taraflar birbirlerine oldukça yaklaşmışlardı kureyş ordusunun sancaktarı talha bin ebi talha ortaya atılarak kendinden emin, mağrurane bir eda ile seslendi benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar
karşısına Allah’ın aslanı hz. ali çıktı varlığım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, seni kılıcımla cehenneme göndermedikçe seni bırakmayacağım diyerek hasmına şiddetli bir kılıç darbesi indirdi başını çenesine kadar yarıp ikiye ayırdı
kureyş sancaktarının yere serilmesine peygamber efendimiz (a.s.m.) ve mücahitler son derece sevindiler bu sevinçlerini tekbirler getirerek izhar ettiler
talha yere serilince kureyş müşriklerinin sancağını kardeşi osman bin ebi talha aldı ona karşı da hz. hamza çıktı omuzundan kılıçla vurup kolunu kesti
bu sefer sancağı yine abdüddaroğullarından ebu sa’d bin ebi talha aldı resul-i ekrem efendimiz ebu sa’d’a karşı da hz. ali’yi çıkardı çarpışmadan galip çıkan yine ali oldu
sancaktarlarının bir bir yere serildiğini gören kureyş müşriklerini bir dehşet ve korku sardı öyle ki, sancaklarının yanına bile kimse yanaşmaya cesaret edemiyordu sonunda onu alkame kızı amre yerden alıp kureyşlilere teslim etti
artık iki tarafın da beklemeye tahammülü kalmamıştı çarpışma, bir anda şimşek hızıyla başladı kılıç şakırtısı, ok vınlaması, at kişnemesi deve böğürmesi ortalığı kapladı Allah yolunda savaşmaya can atan mücahitler kahramanca savaşmaya başladılar
resul-i ekrem’in elinde bir kılıç vardı üzerinde: korkaklıkta ar, ilerlemekte şeref ve itibar var insan korkaklıkla kaderinden kurtulamaz mealindeki beyit yazılı idi
bu kılıcı benden kim alır diye sordu birçok sahabi birden atıldı ben, ben ya resulallah diyerek ellerini uzattılar peygamberimiz (s.a.v.), bunu hakkını vermek üzere kim alır diye sordu
yine hararetle isteyenler çıktı aralarında hz. ebu bekir, hz. ömer hz. zübeyr bin avvam da vardı bu sırada korkusuz gözünü daldan budaktan sakınmayan biri ortaya atıldı
ebu dücane’ydi bu nedir onun hakkı, ya resulallah resul-i ekrem, hakkı; eğilip bükülünceye kadar düşmana sallamandır ebu dücane, ya resulallah ben onu, hakkını yerine getirmek üzere alıyorum hz. resulullahtan kılıcı teslim aldı
ebu dücane, elinde resul-i ekremin kılıcı, başında kırmızı sarığı olduğu halde müşriklere doğru çalımlı çalımlı yürümeye başladı fahr-i alem efendimiz ashabına şu ölçüyü ders verdi bu öyle bir yürüyüştür ki Allah onu, şu yerin ,harp halinin dışında hiçbir zaman sevmez
ebu dücane, şimşek süratinde düşman safları arasına girdi kılıcını var kuvvetiyle hakkını vermek için sallamaya başladı önüne geleni bir-iki darbede yere seriyor durmadan ilerliyordu.
bir ara dağın eteğinde deflerle müşrikleri savaşa teşvik eden kadınların yanına kadar vardığını fark etti orada biri müşriklere hiddetli hiddetli bağırıyor onları vuruşmaya teşvik ediyordu
yanına yaklaştı, kılıcını kaldırıp vuracakken hasmından bir çığlık koptu bu ebu süfyan’ın karısı hind’in çığlığı idi ebû dücane, ona vurmadı kendisini o sırada gören hz. zübeyr bin avvam, sonradan, neden o kadına kılıç sallamadığını soracak ebu dücane şu cevabı verecektir resulullahın kılıcına hürmetimden, o kadının kanına bulaştırmak istemedim
hz. hamza, elinde iki kılıç, ben Allah’ın arslanıyım diye diye bir öne bir arkaya dönerek kılıcını sallıyor müşriklerin üzerine cesaretle saldırıyordu mücahitlerin hepsi de düşmanla cesurca döğüşüyordu kıyasıya mücadele veriyorlardı
şirk ordusu, mücahitlerin bu kahramanca döğüş çarpışması karşısında fazla dayanamadı kendilerini bir korku ve dehşet sardı gerisin geriye kaçışmaya başladılar müşrik kadınlar defler çalıyor şarkılar söylüyor paniğe kapılıp kaçan askerleri geri çağırıyorlardı
cesaretin kaynağı imandan mahrum kalbe deflerin çalınması şarkıların söylenmesi şiirlerin okunması bile fayda veremiyor müşrik askerleri gerisin geri her şeylerini canlarını kurtarmak uğrunda terk ederek kaçıyorlardı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
göğe bakma durağı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
göğe bakma durağı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Harika,akıcı bir anlatı.... Okuma hazzı veriyor,merak uyandırıyor. İştiyak ve merakla devamını bekliyorum. Değerli şair sn.redfer,çok önemli ve mesuliyet ve itina isteyen bir işi ustalık ve inisiyatif ile harika biçimde götürüyorsunuz. Allah zihin berraklığı ve güç versin. Kutlarım,selam ve saygıyla esenlik dilerim.
Çok çok teşekkür ederim Osman Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
“Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Çok çok teşekkür ederim Şükrü Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Çok çok teşekkür ederim Deniz Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Okuma hazzı veriyor,merak uyandırıyor.
İştiyak ve merakla devamını bekliyorum.
Değerli şair sn.redfer,çok önemli ve mesuliyet ve itina isteyen bir işi ustalık ve inisiyatif ile harika biçimde götürüyorsunuz.
Allah zihin berraklığı ve güç versin.
Kutlarım,selam ve saygıyla esenlik dilerim.