Son hıçkırıksis perdesini kaldırıyorum isli mazinin üzerinden solgun anıların kollarına bırakıyorum yorgun belleğimi… huzursuz güzün süzgün bakışları karşılıyor günü sarmaş dolaş sararmış yapraklarla yarı çıplak dallar yerlerde… rüzgarın serin elleri sırtımda ürperiyorum başıboş bulutlar yağmur derdinde… süzülüyor nazlı gelin gibi pürüzsüz güzelliği ile sere serpe nilüferler yosun tutan göllerde… ahenkli melodisiyle ruhumun bam telini titretiyor isketeler derin bir uykudan uyanıyor üzerine ölü toprağı serpilmiş vadiler mevsimin son karesini yakalarken çekiyorum sarı saçlarını güzün duruyor saatler… kuruyan dere yatağından ceylan çevikliği ile sıçrarken takılıyor eteğime karaçalı ve diken ansızın patlayan silah sesiyle irkiliyor sıyrılıyorum suskun hayallerden acı yas tablosu karşısında sözcükler dikit oluyor dilimde…. sermin kasabalı taze gelin yaşanmamış gençliğini ceviz sandığında bırakarak lekenen ömrüne veda ediyor veda ediyor kefensiz düşlere… sarı bukleli saçları kızıla bulanıp sessiz sedasız çekip giderken kan sızıyor kına yakılan ellerine kan sızıyor toprağın genzine… Aslı Aydın |
içinde bir deniz çalkandığında...
tebrikler...