YUSUF'UN TAHTINDA Kİ ZÜLEYHA
Ya Hacı Bektaşi Veli!
Durdu zaman, kırgınlıklar sarardı Mevsimler sokağında ki mesafelerle Gönül sarayında ismini unutan bedevilerle. Sözler yazıya döküldü, Kalbin sadakati gözyaşında boğuldu Söylenilmesi gereken sözler, bakışlar Yusuf’un tahtında Züleyha’ya esir oldu. Mecnun gibi sadık, Kerem gibi vefalı Ama bir o kadar da kırgınlığın denizinde, Hapsolmuş Aşık Maşuki onun gülüşlerinde... Avareler gibi dolaşıp durur seyranda; Nabzını kaybetmiş Bedrin gözyaşları, Payitahtından mahrum kalan cihanın külleri, Küllerinden yeniden doğan bir sevdanın son sesi, O seslenişe ilham olan Hüma kuşunun kendisi... Dualarda bir olmak varken, Bir zelzele-i dilde ayrılık nakaratları Çalıyor gönül sarayının aydınlık odasında, Kırgınlıklar ve öfke, almış başını gidiyor Gülşehrinin bâd-ı sabasında... Masmavi bir denizin kıyısında boğuluyor; Sensiz nefes alamayan Yusuf’un kendisi, Yunus Emre gibi savruluyor dört bir yana gölgesi, Uçmağa sensiz gidemez seninle olan muhabbeti... Naif kişiliği seninle tekrar hayat buldu; Ey gönül sarayının cenneti, Sen Payitahtın tek sahibi Duy sesimi ve affet beni, Zira kıyılarda boğuluyorum Sensiz artık nefes dahi alamıyorum İçtiğim duman dahi çare olmuyor sensizliğe, Adım adım ölüyorum... Sen ki bu gönül sarayının Zümrüdüankası, Dualarda saklı olan Payitahtın kendisi, Bir gülüşüyle cihanı yakan cenneti Oldun da, bu kalbin son durağında Görmezden gelip durma, Sensiz nefes alamıyor Kıyılarda boğulan hayatın kendisi... ... LARDES SYMPRA |