Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 46.bölümü
gece alacası bir zamanda duygularımızı çaldırdık son şafak kızılında ruhumuza üflenen hayallerimiz nerede yağmalanmış kuyulara düşüremediğimiz yağmurları kör sıtmalarımıza serinlik diye yağdıranlarımız nerede kaçışlarımızın ardından avuçlarda yalnızca bir damla gözyaşı olup yananlarımız nerede
ışıksız gecelerde aydınlıklarımız kara düşüncelerle karanlık dehlizlere kilitleniyor bir bir dökülüyor yanılsamalarımız utanç bellediğimiz seherlere kalbur kalbur eleniyor yorgun, solgun ve küskün zamanlar yerlere yangınlar çalınıyor bahtımıza alevi olmayan yangınlar...
münzevi gecelerde ışık ışık sönüşüdür yorgun bulutlar arasında her yıldız adı güzel süvari’nin berk urarak koşan burak’ının nallarından çil çil serpilen hüzünlü desenler dokuyan mistik rüyalarımız nerede
gecelerimizden uzun uyku sesleri geliyor kovasız kuyularda yusuflar ağlaşıyor taze gelinlerimizin köhnemiş çeyizlerinden kuru lavanta taneli hayaller düşürüyor dudaklardan yıldızyıldız parlayan gülüşler sökülüyor yüreğimizin saçaklarından dökülen belki de senelerce söylenecek sözlerimiz nerede
* bisetin 13. senesi hac mevsiminde kur’an muallimi mus’ab bin umeyr hazretleri hem medine’deki islami gelişmeyi bizzat peygamber efendimize bildirmek hem de haccetmek üzere evs ve hazreç kabilelerine mensup ikisi kadın yetmi beş müslümanla mekke’ye geldi
mescid-i haram’da amcası hz. abbas’la oturan efendimizin yanına vardılar bir teklifte bulundular ya resulallah… biz oldukça kalabalığız seni yanımıza almak size yardımcı olmak uğrunuzda canımızı feda etmek zatınızı da esirgeyip korumak üzere söz birliği etmiş bulunuyoruz.
bu hususta sizinle daha geniş konuşmak için nerede buluşalım resul-i kibriya, yine akabe’de buluşmayı uygun gördü buluşma, gece yarısı olacak kimseye duyurulmayacaktı
hatta karargahlarından ayrılırken de dikkatleri çekmemek için küçük küçük gruplar halinde akabe’ye geleceklerdi
medineli Müslümanlar talimat gereği gece yarısı hiç kimseye hissettirmeden kimsenin dikkatini çekmeden akabe yanındaki vadide bir araya geldiler
peygamber efendimiz de henüz müslüman olmamış amcası hz. abbas ile geldi hz. abbas’ın maksadı yeğenini bu mühim meselede yalnız bırakmamak yapılanları ve verilen sözleri bizzat görüp işitmekti
medineli müslümanlar bizzat peygamberimizin konuşmasını istiyorlardı ya resulallah sen konuş kendin ve Rabbin için arzu ettiğin ahdi al
medinelilerin önderi durumda ki es’ad bin zürare hazretleri efendimizden konuşmak için müsaade aldı ve şöyle dedi
ya resulallah, her davetin bir yolu var o yol ya kolay olur, ya da zor bugün senin yaptığın davet insanların çok güç kabul edecekleri çetin bir çağrıdır
sen, bizi takip ettiğimiz dini bırakmaya kendi dinine tabi olmaya davet ettin bu çok güç ve zor bir işti buna rağmen biz bu teklifini kabul ettik
biz yurdumuzda, şerefli ve her tecavüzden korunmuş amcaları tarafından düşmanlarına teslim edilmek istenilen bir zatın hatta kendimizden başka hiçbir kimsenin de hakim olmak için göz dikemeyeceği bir topluluktuk çok zor bir iş olduğu halde biz senin bu yoldaki teklifini de kabul ettik
halbuki, bütün bunlar Allah Teala, doğru yolu bulma azmini sonunda hayra ulaşma ümidini ihsan etmedikçe insanların hiç de hoşlanacakları şeylerden değil biz bunları dillerimizle ikrar kalplerimizle tasdik ellerimizi uzatmak suretiyle de kabul ettik
Allah’dan getirdiklerine bilerek ve inanarak sana biat ediyoruz biz, Rabbimize ve Rabbine biat ediyoruz Allah’ın kudret eli, ellerimizin üzerindedir kanlarımız kanınla ellerimiz elinledir.
kendimizi, evlatlarımızı, kadınlarımızı esirgeyip koruduğumuz şeylerden seni de esirgeyip koruyacağız eğer, bu ahdimizi bozarsak, Allah’ın ahdini bozan bedbaht insanlar olalım
es’ad bin zürare hazretleri konuşmasının sonunu şöyle bağladı, ya resulallah… kendin için arzu ettiğin ahdini bizden al Rabbin için de istediğin şartı koş
resul-i ekrem efendimiz, önce onlara kur’an-ı kerim’den bazı ayetler okudu onları Allah’a davet islamiyete teşvik ettikten sonra, kendisi ve Rabbi için arzu ettiği hususları şöyle sıraladı
yüce Allah için size söyleyeceğim şartım şudur ona hiçbir şeyi eş ve ortak koşmadan ibadet etmenizdir namazı kılmanız, zekatı vermenizdir
kendim için isteyeceğim ise şudur Allah’ın peygamberi olduğuma şahadet etmenizdir kendinizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı koruduğunuz şeylerden beni de korumanızdır
abdullah bin revaha söz alır ya resulallah. bunları yaparsak, bize ne var resul-i ekrem cennet var. bu cevabı alınca sevinçten pırıl pırıl parladı gözleri bu kazançlı ve karlı bir alışverişti
sonra peygamber efendimize, ya resulallah… sana nasıl biat edelim, söz verelim efendimiz, Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah’ın resulü olduğuma şahadet getirerek
namazı kılacağınıza, zekatı vereceğinize sözlerime itaat edeceğinize emirlerime tamamıyla boyun eğeceğinize darlıkta da varlıkta da muhtaçlara yardımda bulunacağınıza
hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın Allah yolunda Allah için hak ve gerçeği söyleyeceğinize iyiliği emredip, kötülükten alıkoyacağınıza biat etmeli, bana kesin söz vermelisiniz.
şahsıma gelince, bana her yönden yardım edeceğinize yanınıza vardığımda, kendinizi, kadınlarınızı ve çocuklarınızı esirgeyip koruduğunuz şeylerden beni de esirgeyip koruyacağınıza kati söz vermelisiniz
sonra resul-i kibriya efendimiz onlara aranızdan, her hususta kavimlerinin benim yanımda temsilcisi olacak on iki kişi seçiniz musa da israiloğullarından on iki temsilci almıştı.
hazreç kabilesinden dokuz, evslilerden üç temsilci seçtiler temsilcilerin hepsi de medine’nin ileri gelen hatırı sayılır kimselerdi ve okuma yazmasını bilen alim zatlardı
peygamber efendimiz seçilen temsilcilere şöyle dedi havariler, meryemoğlu isa’ya karşı kavimlerinin kefili oldukları gibi siz de sizden olanların kefilisiniz ben de mekkeli muhacirlerin kefiliyim evet.. deyip tasdik ettiler oradakiler
resul-i kibriya efendimiz, on iki temsilci seçildikten sonra es’ad bin zürare hazretlerini de seçilen on iki temsilcinin başkanı tayin etti temsilciler, temsil ettikleri topluluklarla konuşup biatı anlattılar
resul-i ekrem efendimiz, mübarek ellerini uzattı medineliler teker teker biat ettiler yapılan biat bir manada medineli ve mekkeli müslümanlar arasında bir ittifaktı
biat, gecenin karanlığında çağrılanların dışında kimsenin göremeyeceği tenha bir yerde cereyan etmişti biat biter bitmez kulaklarına bir ses geldi ey kureyş muhammed ile atalarının dininden çıkmış medineliler sizinle savaşmak için toplanıp sözleştiler
gecenin karanlık ve sükutunu yırtan bu ses kimindi ve nereden geliyordu herkesi bir merak ve telaş sardı bu ses, münebbih bin haccac’ın sesiydi efendimiz …bu akabe’nin şeytanıdır dedi medineli müslümanlara derhal konak yerlerinize dönünüz emrini verdi
medineli abbas bin ubade, ya resulallah…istersen sabah olur olmaz kılıçlarımızı kınından sıyırır mina’da bulunan halkın üzerine yürür onları kılıçtan geçiririz
resul-i ekrem, henüz sabır silahını kullanmakla vazifeli idi hayır, hayır… bize henüz bu şekilde hareket etmemiz emir olunmadı hepiniz yerlerinize dönünüz medineliler de konak yerlerine döndüler
sabah olunca, durumu sezmiş bulunan kureyşli müşrikler kendilerince mahiyeti henüz meçhul bulunan hadiseyi tam öğrenmek üzere tahkike başladılar kendileri gibi putperest medinelilerden sordular
yemin ederek..öyle bir şey olmadı biz, böyle bir şey bilmiyoruz dediler medineli müslümanlar doğru yolun sükut olduğunu düşünerek tek kelime söylemediler
hac mevsimi sona erince yurtlarına geri dönmek üzere yola koyuldular yurtlarına dönen medineli Müslümanlar artık dört gözle muhacirlerin resul-i zişan efendimizin yolunu bekler oldular.
* kaf …ha ..ya …ayın…sin…aşkına siz ey, evvelce kömür karasında yalan sonra gönül yarasında parlayanlar siz zambak zambak... hani siz dolaşırdınız semalarımızda
siz ey, düşmanlar iken birbirinin ışığında dost olan yıldızlar hani siz firuze akşamların reyhan reyhan açan çiçekleriydiniz atlas bahçelerde
hani, noksanları tamamlanınca bir bir parlayanlar hani siz kol kola girdiğinizde saadetin çağı asumanlarımızdınız yerdeki kervanlarımızın adıydınız
açamayan goncaların karanlık tarlasında bir çolpan karanlığın kudurmuş ağzında bir sitareydiniz gökleri ayakta tutan dağlar gibi bir demirkazık umutları hüzünle büyüten bir kervankırandınız hani…
nakaratı unutulmuş müzdeviç şarkıların al al rengiyle dokunan aşkın gülümseyişleri vursun yüzlerimize artık nur içinde nur olsun gecelerin sesleri ekilsin yüreklerimize sürur üzre sürur olsun mesrur üzre mesrur olsun ruhumuz
göğe bakanlarımıza bir kez olsun yüz gösterin sabahlara yakın düşsün artık aydınlıklarımız nerede bir biçimli güzellik varsa hep sizinle biçsin şirazesini nerede bir ahenkli sanat varsa sizinle ölçsün endazesini
güzelliğin hakiki sevenleri sevecekleri hakiki güzelliği sizinle tanısınlar ve sizi ansınlar yaşasın sizin için ağlayan her seher yeli sizin için yağan her yağmur tanesi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
kaf .ha .ya. ayın. sin .aşkına şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
kaf .ha .ya. ayın. sin .aşkına şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
güzelliğin hakiki sevenleri sevecekleri hakiki güzelliği sizinle tanısınlar ve sizi ansınlar yaşasın sizin için ağlayan her seher yeli sizin için yağan her yağmur tanesi,
Yine çok güzel yine çok manidardı hocam... İhlaslı yürek sesinize gönül dolusu tebrikler. Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Çok güzeldi,çok çok acıklıydı, öğüt,sevgi ve iözlem vardı, Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Saygı ve sevgilerimle selamlıyorum Allah'a emanet olunuz