Tahtı Yıkılan, Tacı Sökülen, Bahtsız KadınEy kadın!.. Koca yürekli, derinliğine insan Adı ölümün üstüne, mürekkebi kan, Kalemi kurşunla yazılan masum güzel Sen bir melek, kanatların akşamsefası Gecelere sabah, kışlara yaz Bahara çiçek, gülüşlere haz Gönüllere taht, başlara taç insan... Gül içinde güldün, yokluğun ölümdü Çırılçıplak olma haliydi evrenin Dünya henüz gökyüzünü tanımazken Sen güneşiydin insanlığın, mabediydin sevginin Bulut oldun yağdın, toprağı yeşerttin Yaşamak istedin, hakkını aradın Karanlığın ışığı, kötülüğün korkulu rüyası oldun Bu yüzden vuruldun, kırıldı elin-kolun... “Saçının teli göründü, ayağında parmakların sayıldı Güldün, kahkahaların gökkuşağına dolandı Yoldan geçene baktın, gözler üzerinde asılı kaldı Sağına döndün suç, soluna döndün yasak Yaşam sana haram, gün sana kara ve ölüm sana hak” dendi Kalbinden vuruldun, saçın-başın yolundu Kesilmiş bir ağaç misali sürüklendin yerlerde!.. Asla eğilmesin başın, dimdik dur, dur ki gözünün yaşını öpeyim Saçına, saçımı dikeyim, arasına altın, gümüş teller katayım Parlasın güzel yüzünde zeytin gözlerin Senin için MAHSA AMANİ ben ve biz, bütün kadınlar Başımız göklerde haykırıyoruz: ‘Biz günahkar, biz suçlu değiliz Anayız, kardeşiz, eşiz, halayız, teyzeyiz Sazda tel, dilde türkü, gönülde sevdayız, insanız Öldürülmek değil, yaşamaktır hakkımız Acımızı yıkılan yüreğimizin duvarına astık Dehlizlerde, gecenin karanlığında değil Medeniyetin ışığında yaşamak istiyoruz Biz kadınız, biz anayız, biz insanız... Rukiye Çelik /27.9.2022 Ankara |
Her gün böyle bu sitede
Şiirlerle buluşalım
Mutluluklar az ötede
Şairlerle buluşalım
Kutladım kalemini ve eserini, sağlıcakla