Köklerin Derinliği
Burda ne yapıyoruz?
Bulunma ve var olma amacımız ne? Düzenin bir parçası mıyız yoksa düzenin kendisi mi? Kime uşaklık ederiz, kimi piyon belleriz? Hakim kim sen mi yoksa susan mı? Çıkarların çıkarımları kaç para? Yönümüz, kıblemiz, adımız, sanımız! Oysa bir kürek bir kazma alır bizi sevdiklerimizden Ve bir lokma, muhtaç eder kulu kula! İki dirhem bir çekirdek olmak üç paraya, farklı kılar mı palyaçodan bizi? Yoksa kralın soytarısı sarayda asillik simgesi mi? Güldürürken acı acı asalet mi damlar alnından? Büyük kime denir, büyüklük nedir? Söz hakkı? Ya kul hakkı? Emek... iş... çaba? Kralların bile Tanrısal gücü yokken Paranın satın aldığı sahte gülücüklerin kime? Ve kahkahaların kaç aç insanı doyurur? Ardın, tuzun, kuru; ya köklerin Ne kadar derinde? Çıt diye kırılır mı kalemin yargılayan tarafından? Hep sana mı hayat? Açlığın çok mu gerilerde kaldı yoksa Unutacak kadarda mı umutsuzsun? Seni tanıyorum sende beni... Yeni değil tanışıklığımız! Dengelerin bu değiştiği yerde Dürüstlük yalanlarına boğulmak Hangimizin gerçekliği? Görüyorum arkanı İçi boş, oysa doluluğuna kapılmışsın pervasız Bu günün yarını var dünü olduğu gibi... Düşmeye görür insan insanı; vurur el, vurur kahpeliği Unutma köklerin derinliğidir var eden ve edecek olan Dalın kırılır elinde kalır ıssızlığın Bir başınalığın... Yüzler selamsız kapılar kapalı Bir o yana bir bu yana salınır... salınır İp boyunda nefessiz kalır Bir yaşamsızlık alır seni Karanlık, ölüm Sonrası yok sadece hiç Hiçlik! |