Yorgun Uykular
Yorgun uykular uyuyorum
Göz kapaklarım demirden külçe Her gece kurtlar parçalıyor düşlerimi Her gece terim, ağırım kendime. İpte asılı ölüler görüyorum Ölmüyorlar! İnat ve vakur Bir bilinmezlik oyunu Çetrefilli yollar uzuyor, uzuyor… Yorgun uykular uyuyorum Ölüler serilmiş iplere Pis bir sırıtışta yüzler Ölüm kalabalık, nefessiz Kalbim çarpıyor Bir ses uzaklığı dizlerim Boğum da gücenen zaman Yaşanmamış bir bellek yitimi Bir daha bir araya gelemeyecek Yorgun uykular uyuyorum Kulağımda üzgün bir ses Her zamankinden daha ağır İniltili, kısık Ağrılı bir sanrı yakarışta Ağrılı, gücüm dermansız Ha düştü düşecek, sendelemeli Eller yüzüyor hayalimde Başı olmayan eller, gövdesiz… Öylesi... Siyah, çocuk, yaşlı, kadın... Bir kayıkçı taşıyor Birer birer elleri Yığma yığın El istifi Elsiz kalıyor yaşam Sorguda Kimin, kim Cevapsız ağrılar minör terkedilişlerde. Yorgun uykular uyuyorum Sualler suretlerde gizli El okumak lazım Gövdesiz elleri İrin elleri Taşlı, nasıra aşina. Yorgun uykular uyuyorum Duvara dönük yüzüm Yüzüm duvar Buz gibi bir ateş yakıyor Ne günahım varsa Benimle yanıyor Öyleyse bu acı niye? Toprak soğutmuyor tenimi Elsizlik düşüyor içime İçim ezik, kırgın Bir eğreti zaman Yorgun uykularda kaybedilen. |
Her gece ölüm'e yatıp
Her sabah aynı sızı'yla uyanmak...