ÖLÜMÜN GECESİ
gecenin
sureti inmiş arza. yıldızlar beliriverir lacivertin kollarında usulca. derin sancılarımı bilen ya sabır , "sabret "dedin huzurunda. acının şerbetini içtim kerbelanın suyunda . dicle’nin gözleri dağlanmış, gizlenmiş dualarım semada.... .............. şükrümü vird eyledim, haksızlıklara karşı da kalmadı tâkatim.... aciz kulum, dergahında bırak yüzümü süreyim. iyyake na’büdü ve iyyake nestain ilahi emrin sırrına güvenirim. gece gibi hicranlara kafi gelen ey Rahim..... ........... sen ki unutmadın ve hiç unutmazsın bizi . kâinatı seyret ,toprak ayağına serilmiş doğru adımlar at,kalsın dünyada izi. gözlerin her daim son kareyi alıyor ve şimdi...... ...... hayatın ebedi rengini karanlık dehlizlerde ve boşlukta bulacaksın ya kül olacaksın ya gül kalacaksın . ....... artık son demlerindir senin yüzün solacak , ellerin kalkamayacak ve ayaklarının altında hep boşluk kalacak .. ....... lâhzada toprak altından yavaşca çekiliyor. yürüdükçe inceden hesap çizgisine insan nasıl da yöneliyor.. şimdi ölüme nasıl koşup dokunuyor .... şimdi ölümün fısıldadıklarını anlıyor musun? ......... lacivert gecenin rüyasıydı bu sana , son zaman tanınanacak kolundaki saat sensiz zamanlara tırmanacak . kalbini yavaşca acıtacak belki de hiç güneş ışığı vurmayacak batıdan .... kendine gel! sende ki âlemi gör ferah kapısından .... Meryem Karapınar |