Vuslatsızlık
Sensizlik nasıl yaşanır bilmem, seninle nasıl yaşanacağını bilmediğim gibi. Gündüzleri çekiliyor da sensizlik gecelere sığdıramıyorum yokluğunu bir türlü.
Ayrılığın tadı gelir Kızılay-Ulus hattından Bir sabah vakti sigara acısı ağzıma. Ne hacı bayram güvercinleri halden anlar ne de Gül baba. Elveda niyetine, ürkek, pişman ve de inanmamış El kaldırışın düşer aklıma. Ayak sürüyüşlerimin arasında, koyar bir başıma kalmışlığım, Koyar sensizlik nokta nokta. Sensizliğe nasıl alışılır bilmem. Bildiğim; can yanıyor, kan ağlıyor, vuslat karalar bağlıyor. Alışacaksam sensizliğe; yıkılsın viran olsun seninle yaşadığım mekanların duvarları. Sabahın ayazında duman duman Tüm ihanetleri toplayıp yakacaktım. Kızsın isterse TDK İhaneti lügatlardan da çıkaracaktım. Ellerin gene değseydi bana öyle, yemin ederim Ben ihaneti Midas’ın kuyularında saklayacaktım. Sensiz ben olur muyum bilmem. Onursuzluğun yaftasını asıp giderken boynuma, sonrasında bu kadar utanacağımı da bilmiyordum. Gittiğinden beri bülbüller güllere şakımıyor Kavun rakıya yakışmıyor. Dudak dudağa değmiyor. Bilmiyordun. Ardından bebek gülüşlerinin de kesileceğini Ağaçların filiz vermeyeceğini. Gittiğinden beri şiirler yarım, güfteler notasız. Ay sellerimde boğuluyor. Sensiz yaşamları bilmem. Hüznün, ağıtların ve yokuşların yolcusuyum şimdi. Ardımda anlar, ukdeler, bol neşeli muhabbetler bıraktım. Sen gittin. Çokken tükendim. Varken hiçim. |
bu değerli kalemin şiirleri kendini özletiyor.