HALDAŞ
Ne bir ayıp,
Ne yüzüne bakılmaz bir hilkat garibesi, Ne de ete kemiğe bürünmüş bir utancım. Fakat nedir bu; Baktığım her yeri kapkara, Ses geçirmez bir duvar yapan, “Haldaş”, diye yaslandıklarıma Beni ahrazdan saydıran, Ve kendilerini kör ayaklarına vurduran şey? Nedir beni bütün gözlerin kepenklerini indirdiği bir yüz yapan, Eşiğine vardığım her kapıdan, Ayaklarımı rücu ettiren, Bağırsam da avaz avaz, Sesimi kendi kulağımdan başkasına ulaştırmayan şey? Çaresizim, Şaşkınım; Ne yön mefhumum kalmış, Ne zaman ve mekânım, Ne de bilincimde neden-sonuç ardışıklığı. Oysa sıksa da boynumu nefret kemendi, Hüner sayar, Gönül borcu bilirim kendime; Düştüğüm, Düşkün olduğum yerden, Düşene el uzatmayı, Çığlığına kulak olmayı. Çünkü aşkla mayalanmış hamurum, Çünkü merhametle karılmış harcım, Çünkü en büyük sanatçının usta ellerinden çıkmışım. |
Ne güzel şey düştüğün yerden kalkmak ..