DEVİNDİĞİM ŞU ÂLEMTetikledi zaman yetmedi tekledi mahrem: Uçuşan püsküllü etekleri gecenin, nemini sildi ansızın Gözlerinin. Yâd edilesi bir öfkeydi metruk hanelerin gazabı Afaki bir özlemdi belki de benimki… Ben ki; Düştükçe t/uzağa ellerimden dökülen parçacıklarını Yüreğimin atomundan arda kalan Ziyadesiyle yaşlı ve yaslıydı gözlerim Ve işte tırmandığım Kaf Dağının eteklerinde de toplanmıştı Ahvalim: Ah etmediğim kadar Sevgi özürlü kimse bir ikindi vakti Doldular içime ta derine. Saygıda kusur etmediğim Sevgili meleklerim ve akıl melekelerim Tabanlarını da yağlarken hüzün denen kıblede Saklı bir dua bir deva bir dava Aklımın ipleriydi oynayan ve de oynatan İçimdeki hengâme ötüştü Varlığımdı ayrı düştüğüm çevremden Hain bir kantarda saklı adaletsiz ölçüm Beklediğim kadar doğru zamanı doğru günü Öykülerimde sarardım Öykündüğüm dünümde saklı devasa bir yaraydım Matemin közü Gecenin körü Kelamı yitik derviş misali Devindiğim şu âlem Daraldıkça yüreğin koridorlarında Varlığımla bazen meczup Yokluğumla da katık Yaptığım her duygu öfkemi yendi yeneli Ve işte neşri gün ışığının Geceyse soluğumu kesti keseli. İman gücümde yatsı namazım Yaşlı gözlerimde afaki özlemim Hem kendime hem kendimden uzak bir iklime meylederken Yasımı sonlandırandı yine Mevla’m Kat izinde dünün kaybolduğum Bir orman gibi Balta girmemiş Bazense boşboğaz iblis Tetiklese de öfkemi Sabrımla d/okundum ben en tepeye Tepegözü evrenin İnfilak edilesi binlerce gizin Garbın ya da şarkın Özlemi dindi dineli İliklerime kadar üşüdüğüm bir geceyi Aydınlık kılan elbet zaman ve Yaratan Bin geceden hayırlı Kadir Gecemi İçime çektiğim her hadis her sure Öykündüğüm en ulvi makam ve masumiyet Şah damarımdan yakın o sıcaklık Ve işte üşümemi geçiren Özlemle ve aşkla yürüdüğüm Hakkın kapısı Nasıl da açıktı ardına kadar Ar bildiğim neyse biriken içimde Arz ettiğimin de bir sonrası Talep gören her duygum ve ufkum Gönlün nazarında uçuşan bir sima olsa olsa Yanık yüreğimin ucunda tüten o duman Darmaduman edilmiş ömür neydi ki artık? Atığı ömrün Artık sözcükleri küllenmiş öykümün Ve işte sadece O idi münazara ettiğim Gül bahçesinde gezinen derviş yüreğim Makul olandan da fazlaydı huzurun çağrısı Ağrılarımı dindiren o ılıman iklim Eklentisi değildim artık mazinin Bilakis yürüdüğüm yol beni hidayete kavuşturacak Muadili bu bitimsiz İlahi Aşkın Yandığım ve yakardığım kadar huzura erdiğim ömrün silik güncesi; Sedefli yüreğin incisi Sadece aşktı aşk içime dolan ve taşan Rabbimin katında olmakla eşleşen o derman Olmaz mı hamt etmenin mucizesi ile Kıyama durduğum her an kıblemde saklı O bitimsiz rüzgâr elbet beni cennete kavuşturacak Allah’ın izniyle dar gelen vücudumdan kopup da Sonsuz âleme kavuşmanın itibarı ve ihtimamı Yoksa neydim ben? O, ol demedikçe ziyan ettiğim ömre ettiğim binlerce tövbe Aralıksız soluduğum niyaz ve benliğimle Koştuğum her vakit Adeta sonsuzluk denen akdin altına atılan imza misali Meylettiğim yoldan dönmemek adına Dönüşümü bunca acının ve işte kabul görmenin ertesi Huzurdu sadece huzur kavuştuğum Sonsuzluğun da yanan meşalesi… |
öğüt sevgi ve iözlem vardı,Hakikat vardı,
o çok güzel yüreğine sağlık Üstadem ,
ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü
kutluyorum Dualarımla selamlarımla her daim