BOZGUN AKŞAMLARINDAN ZAFER SABAHLARINA
Ey tarih kahramanlık nasıl geliyor dile
Sorulursa acaba söyler mi Çanakkale? Mevsim bahar, gök sakin, sularda durgunluk var Gelen misafir değil güpegündüz cüretkâr Gayesi bir milleti tarihten silmek için İçindeki kiniyle yanıyor için için Dünyanın dört yanından toplanmış onca cani Söylenen sözler başka, niyet ise şeytani Kibir dağlardan büyük gurur ise sel gibi Attıkları gülleler sanki dağları deldi Dönüşü çok zor olan bir yola girilmişti İşte bu zamanlarda bir millet dirilmişti Mermiler yağar iken topraklara taşlara Ve ansızın karardı asuman baştanbaşa Her kurşun hürriyeti bağrından vuruyordu Her kurşun tutsaklığa bir çare arıyordu… Dalgalar “kankırmızı”, yürekte dinmez sızı Tarihe düşen kayıt, kanla yazılan yazı Beyaz hayalin rengi, yeşil ise rüyadır Kırmızının dışında bütün renkler hülyadır Silahların sesinden kaçışıyor martılar Gülistan harap halde suspus olmuş melodi En acıklı haliyle söyleniyor şarkılar Besteler mahur ama terennüm hüzzam şimdi Mendilleri saklıyor delik deşik cepkenler Oyalı mendillerde kan lekesi desenler Savaşın izahı güç, geriye figan kaldı Kalemler çaresizdi, kelamsız lisan kaldı Bu topraklar uğruda can verdikçe yiğitler Ardında boynu bükük hüzünlü canan kaldı Ateş altında kaldı günlerce Gelibolu Asıl maksat belli ki güzel yurt Anadolu Şimdi mahrumdu boğaz balıkçı oltasından Tarihe kan damladı denizin ortasından Her tekbir, Mehmetçiğin arşı tutan sesidir Her feryat, mazlumların yürek yakan sesidir Kınalı kuzuların kasapları belirsiz Kim bilir neyin nesi, nesepleri belirsiz Gelen mektuplar dahi beklerken şahadeti Okunmayan her satır artırıyor hasreti En samimi dualar, erenler avucunda Kim bilir belki vatan bir namlunun ucunda… Fidanlar bican düştü, sanki mevsim hazandı Kırmızı renklerinden güller bile utandı Gündüz karanlığının yoktu geceden farkı Her taraf kararmıştı duman sardı afakı Zaman ne, süre nedir, zulüm nereye kadar? Postalların çivisi ayaktan ruha batar Her kurşun insanlığın hem ölümünün sesi, Her kurşun insanlığın, hürriyet manzumesi… Hiçbir izahı yoktu bu canice savaşın Dünyanın dört bir yanı katliam yarışında Belki kimse bilmiyor kıymetini barışın Cansız bedenler yatar yerin her karışında Mağrur ile mazlumlar tarihin sahnesinde İnsanlık tartılıyor hilebaz kefesinde Öyle bir zulüm ki bu “yok olan” vicdan kaldı Beşeriyet önünde zarar ve ziyan kaldı Silahların dışında kimse çözüm sunmadı Ne akıl ne feraset; ne de bir izan kaldı Deniz ejderhaları boğaza doluyordu Seyit Onbaşı belki vaktini kolluyordu Bulutlardan gelen ses bombalardan kısıktı Mermi kıvılcımları sönmeyen bir ışıktı Her şehid bir kurşunla sessiz konuşuyordu Bilinmeyen âlemde dostlar buluşuyordu Her feryat bir öksüzün uzaktan gelen ‘ah’ı İnsanlık nasıl çeker bu işlenen günahı? Bir yandan mağrur düşman, diğer yanda sefalet Şahlanıyor Türklerin ruhundaki asalet Sılaya giden mektup defalarca okundu Mendile nakış nakış bir memleket dokundu Her şarapnel parçası kırık bir kanat taşır Cephede saatler gün; günler ise bir asır… Ölüm kime bu kadar görünürdü pervasız? Düşman korkak ve kalleş, bir o kadar da arsız Dağlar inledi ‘ah’tan, gözyaşı umman oldu Şehitler gazileri yanına bekliyordu Çanakkale Türklerin ezeli talihidir Çanakkale dünyada bir yürek tarihidir. Bir zeytinin çeyreği dururken boğazlarda Yutkunacak fırsatı vermedi kahpe kurşun Kimi tetik başında kimi de niyazlarda Eller semaya doğru, gönül kırık ve mahzun Mehmetçik acımasız savaşı yaşıyordu, Kağnılar ot yerine topları taşıyordu… Her saat, her dakika şehitlik nişan kaldı Namertler kaçışırken yiğide meydan kadı Gaziler muzafferce dönerken cephelerden Savaş meydanlarında kefensiz yatan kaldı Semada kuş yerine mermi süzülüyordu Boğazın haritası kanla çiziliyordu Her torpil menzilinde Barbaros’un ruhu var Her şehidin ardında bir yetimin ‘ah’ı var Ölüm ne, uyku nedir, benzer mi birbirine? Gel onu cephedeki şanlı askerden dinle Hıçkırık ve duayla ıslanmıştı seccade; Maverada dökerken, gözyaşı derviş dede Dünyada bu savaşın var mı ki esamisi Göğüslerde eridi binlerce top mermisi Yiğitlik ülkesinin daimi medarıdır Çanakkale atinin umutlar diyarıdır Bir tarih yazılmıştı kanla, umutla, şanla Nasıl bir milletmişiz maziye bak da anla Zırhlılardan gülleler birer birer atıldı Bilinmeyen bir güçle havadayken tutuldu Bir gün yine gemiler karalardan yürür de Tarihler seni yazar sen kalırsın gönülde Çanakkale Türklerin göğsündeki nişandır Gönül coğrafyasında sınırsız bir vatandır. Kanadı kırık kuşlar gözyaşları dökerken Hayalleri son bulur şehit düşen askerin Solmuş güllerde bülbül, hazin hazin öterken Umutları günbegün azalırdı neferin Zahmet ile ulaştık; çıktık temiz alınla; Bozgun akşamlarından, zafer sabahlarına Nihayet semamızda susmayan ezan kaldı Göğsümüzde tükenmez mukaddes iman kaldı Uğrunda can vermeyi; cana minnet saydığı; Hürriyete kavuşmuş şanlı bir vatan kaldı |