TÜTÜN YORGUNU ÇOCUKLAR
TÜTÜN YORGUNU ÇOCUKLAR.
Uyuyup kalmıştı, küçücük beden, Tütün yorgunluğu, hep buna neden. Güneş bekler mi hiç, seni haybeden, Temmuz güneşidir, yakar tependen. Açtı gözlerini, fırladı birden, Bir dilim de ekmek kaptı heybeden. Evleri bir uçta, tarla bir uçta, Koştu kara lastik, yarım pabuçla, Geç kalmıştı işte, yine sonuçta, Eğmişti başını, büyük bir suçla. Yapıştı tütüne, iki avuçla. Sitem etti anne, “az bizi düşün!” “Dolmalı önüne, koyduğum köfün!” Yetişmezse tütün, ne derdi el gün. Ağlamaklı oldu, çocuk büsbütün, Vermeli hakkını, emdiği sütün. Düşündü de bir yandan, anneye küskün, Biter mi koca tarla, her yerler tütün. Ne süründürür seni, ne güler yüzün. Aç bırakmazdı amma, doymak ne mümkün. Büyükler de içerdi, hepsi de çökkün, İçer miydi zıkkımı, büyüsün bir gün. Yeter mi ki tütün, üç beşte keçi, Keçiye lazımdı, elbette bekçi. Sürüye de çoban, çocuk emekçi. Tütünden kolaydı, çobanlık gerçi, Tütüncü dediğin, en yaman çiftçi. Sıcakta sırtından, boşandı terler, Kor gibi yanıyor, basılmaz yerler, Tütünün acısı, beterdir derler, Katrandır sakızı, kapkara eller, Sabırdan acıdır, tat almaz diller. Kirlenmiş radyoda, arkası yarın, Belliydi hikaye, kız yine dargın. Daldı hayallere, dalgın mı dalgın, Kurduğu hayaller, hepsi de yarım. Seslendi babası, “elverir kırım.” Sevindi nihayet, dinlenme anı. Tütün dizmek, işin en kolay yanı. Yorulmuştu zaten, açtı da karnı, Yağlar, ballar çekse, istese canı, Bulgur pilavıyla, içti ayranı. Tütüncü de bitmez iş, heyhat! Lakin gün battı. Tütüncüler kendine, gönüllü bir ırgattı. Ana, baba tütünün, gece başında yattı. Gün aşmadan kendini, taşlı yollara attı. Ayağında cizlavet, üstü ise berbattı. Sokağın başında, biraz arttırdı hızı, Görmüştü çocukça, köyden sevdiği kızı. Göz attı üstüne, kara tütün sakızı. Eğerek başını, kendi bahtına kızdı. Çırpınan kalbinde, ince, ürkek bir sızı. Nazlı gelindir tütün, sarı geçim altını. Sarı Gelin kıskanır, bırakır mı tahtını, Ona bağlamalıydı, gülmese de bahtını, Çocukça sevdanın da, belirlerdi şartını, Yaz günü, temmuz ayı, yaşatırdı martını. Tek tek yeşil yapraklar, iğnelere dizildi, Güneşlerde sararıp, altın gibi düzüldü. Gökte kara buluttan, hemen hile sezildi. Bir tütünün yaprağı, çok şeylerden azizdi. Bir kuşağın kaderi, tütün ile çizildi. Tütüncü de yaz boyu, gününü düne ekler. Sakızından zehroldu, ne güzelim yemekler. Yeşilden de sarıya döndü bütün çiçekler. Balyalara basıldı, yaprak yaprak emekler. Baba, balya başında, Tekel eksperi bekler. Selamsız bir eksper ki sirke satar suratı. Terliyordu babası, geçer gibi sıratı. Oğlunu yetiştirip, okutmaktı muradı. Merhametsizdi eksper, hoyradın da hoyradı. Dedi ben bu tütüne, “veremem baş fiyatı!” Baba çöktü dizüstü, kasket düştü elinden, Hayli okkalı sözler, çıkıverdi dilinden. Anlatsaydı ekspere, anlar mıydı halinden, “Bey” diyecek oldu ki, çıkmıştı menzilinden. Diplomalıydı amma, hal bilmez kabilinden. Yıkılmıştı çocuk da, vurgun yemiş misali. “Eğme çocuk başını, sen de değil vebali.” “Oku!” derdi annesi, açıp nasırlı eli, “Rençperlik de zor oğlum, gör şu bizde ki hali!” Tek dileği oğlunu, memur etme hayali. Bu gariplerin buna, yeter miydi mecali. “Selam olsun çocuğa, açık olsun ikbali.” KOÇ Muhittin, “de hele! Ne haller oldu.” Tütünler de kalmadı, bağlar mahvoldu. Kurudu başlı pınar, göller kayboldu. Önü asmalı evler, toprak, kül oldu. Yoksuldu ya insanlar, gönüller boldu. Gönüller de dostlara, dikensiz yoldu. Nice yayla gönüller, çorak çöl oldu. Geçti hayli zamanlar, aylar yıl oldu. Puslandı hatıralar, zihnimde soldu. Büyümüştür o çocuk, bilmem ki n’oldu!.. 07 EKİM 2021 Muhittin KOÇ. “Bütün Tütün Emekçisi Çocuklara ve Ailelerine saygı ile…” italik ] |
Emeğine yüreğine sağlık
________________________________Selamlar saygılar