BU AKŞAMNerde benim çayır-çimen dağlarım? Çöle döndü görmez misin, bağlarım, Şimdi geçti benim, altın çağlarım; Bu gün benim, süt dişimi kırdılar, Kör bıçakla yüreğimi yardılar!... Devran sesiz, gün kayboldu ve akşam, Düştüm sokaklara bir yorgun adam, Rahmet diye yağar gönlümüze gam; Bak çekildim usulca bir köşeye, Kapıları örtüm, zevke, neşeye. Omuzum çekmiyor bu ağır yükü, Artık kar eylemez ne şarkı, türkü, Yediğim, içtiğim, zıkkımın kökü! Kaç gözeden aktım, kaç kaba doldum, Sonunda bir buhar gibi kayboldum. Bundan böyle beni arama, sorma, Beni yordun artık, kendini yorma, Gülüm, duymam artık, boşa haykırma! Gecemizi bölen ılık nefese, Kulağım kapalı her gelen sese. Biri çıkıp gelse, beni uyarsa, Bölündüm, dağıldım, bak arsa arsa, Sürse beni Edirne’den, ta Kars’a; Son düştüğüm yerde bilirim, kalmam, Gücenmem, incinmem, asla kırılmam... Hayrettin YAZICI |
Kendimizi düştüğümüz yerde bulup bilmeden önce de bilebilsek ne güzel olurdu değil mi?
Çözüldüm adeta vâr olunuz.
Saygılarımla.