Biz, dört erkek üç kız kardeştik.
Biz, dört erkek üç kız kardeştik.
Aynı anadan aynı babadan. Babamızı çok önceden toprağa koyduk. Toprak doymadı, iki kardeş daha istedi çok sonradan, İki kardeşi daha toprağa verip, cennette uğurladık. Kaldık şimdi iki erkek, üç bacı kardaş. Ana desen takadı yok, ayakta zor duruyor, Bacılar desen biri ciğerini toprağa verdi. Filiz gibi yavrusunu kendi elleriyle gömdü. Nasılsın desen iyiyim der sitem düşmez diline. Yigenlerim der can verir, çocuklarından ayırt etmez. Ama yigenlerin çoğu hayırsız, çoğu hal hatır sormaz. Diğer bacıların da ciğerleri parça parça üşüyor. Birinin yüreğinde acı dolu bir geçmiş, onun da bir bebeğini toprağa verdiler. Hayli uzun bir zaman oldu ama halen acısı yüreğinde, Hangi annenin yüreğinde acı olmaz ki. Diğer bacımda zorlu bir hayat yaşadı ama o biraz daha şanslı En azından canı yavrusunu toprağa vermedi. Allah uzun ömürler versin çocuklarına, çocuklarımıza. Bize gelince, benim zaten her yerim çürüdü. Vücuda bıçak değdi bir kere, yaş almış başını gidiyor zaten. Yaşıyorum ama ne yediğim yemek tat veriyor nede eskisi gibi yaşama sevinci kaldı yüreğimde. Artık fark ediyorum, toprak saracak bedenimi. Çünkü her yerde toprak kokusu geliyor burnuma. Her gün mezarlıktan geçerken ölümün beni çağırdığını fark ediyorum. Bazen korkuyorum ama sonra iman ettiğimiz Allah sığınıyorum. Ve korkularım geçiyor birden. Bizim Allah’tan başka kimsemiz yok ki. Ondan gelip ona gideceğiz elbette. Ama insan yinede korkuyor ölümden. Aslında ölümden değilde de günahlarımızdan korkuyoruz. Öyle işte, diğer kardeşe gelince hiç sorma. Onun da hayatı hep zehir oldu, hep yüreğinde özlem vardı. Ne yediği ekmekten bir tat aldı nede aldığı nefesten. Hep buruk kaldı yüreği, evinden çocuklarından, kardeşlerinden hep uzak kaldı. Kardeşlerimizi toprağa uğurlarken, üzerlerine toprak atmaya bile hasret kaldı. Son yolculuklarında burada olamadı diye. Yıllarca hüzüne boğdu yüreğini, ama yinede dik durdu. Sitem düşürmedi diline yüreğine. Geceleri yatağa girdiğinde ağladığı zamanlarda olmuştur. Ama kimse bilmez onun yüreğindeki yangını. İşte oda gavur elinde harcadı hayatının en güzel yıllarını. Evinde desen hiç huzur yoktu. Çoğu zaman bir avuç huzura hasret kaldı. Onunda alın yazgısı böyle idi işte. Ne yapsa bir türlü evine yaranamadı. O yüzden çocukları hep kin beslediler ona. Gerçeği benim oğlum bile uzun yıllar konuşmadı kardeşimle. Nasihat etti diye kin besledi ona. Nedense bizim çocuklar nasihat dinlemeyi sevmiyor. Şimdi çocuklar diyeceksiniz, hiç sormayın. Okuyup memur olan yok bizim çocuklarda. Hepsi savrulup bir yerlere gittiler, Kimi okuyor, kimi çalışıyor, kim boş geziyor, Kimi evlendi çocukları oldu, kimi halen bekar yaşamaya devam ediyor. Ama ne yapsalar ne etseler Kıyamıyorsun yine de can işte ne yaparsan yap can işte. Ne atabilirsin nede satabilirsin. Yüreklerimiz hep buruk kaldı, bizim ailemizin alın yazgısı böyle idi işte. Bize kalan da yazgımıza boyun eğmek. Allah bütün çocuklarımızı hidayete erdirmesi için, mutlu olmaları için dua etmek kaldı. Yazan: Sinan Toker Yazıldığı Tarih: 30/11/2021 Babamın yüreğinden dökülmeyen mısralar. |