terkedilmiş hüzünler
bir şehri terk etmekle başladı her şey
yarısı alınmış bir ömrü yarısı çalınmış bir hayat karşıladı ne güneşin ışığı, ne kuşların cıvıltısı sadece havada simsiyah bir karanlık vardı özlemiştim işte parçalanmış bir hüzün hikayesinden geri kalan hastalıklı bir kötümserlik olmuştu sağa sola küfürler edip dumanları yumruklayıp bağırıyordum üzerimden uçuyordu dağlar bulutlar arasında hüzün melekleri özlem zebanileri ile ellerim başımın arasında hep beraberdik bir çift kopmuş baş vardı çok ötelerde vadedilmiş bir zamanı yaşayan anlamayan, anlamayacak olan ah ulan yapmamalıydım bunu vermemeliydim başımı kendim sana alıp götürmeden mutluluğumu önce ben yollara düşmeliydim anlatmak için vefadan duyduğumu yalnızlık kader, yalnızlık bir hikaye nesnesi öznesinden azade mutsuzluk, hüzün ve bekleşiy ellerinle kopardığın çiçeklere ağlayış her an pişmanlık, her an karanlık nerdesin kalabalıklardan bağıran geceler nerdesiniz hani kaçışlarım kalabalık yoktur, yalnızlığı unutmak vardır içinde özleyerek siyahlaşan yarım kalmışlıkların satılmışlıkların, eskimişliklerin ve bahtsızların sevilenlerin özlenenlerin ve umutların bir şehri terk etmesiyle başladı her şey gece öldü gündüzün ellerinde ışık aşıkken geceye hemde karardı şehir, ıssızdı sokaklar bende ellerimin arasında kurumuş başım kalabalıkta dolaşıp yalnızlığı aramışım ölmüşüm peyderpey bir şehri terk etmekle başladı herşey.. ilyas han şahin |